8 Mart 2025 Açıklaması

Bugün 8 Mart Dünya Kadınlar Günü. Bugün tüm dünyada kadınlar, erkek egemen sistemin çok yönlü baskılarına karşı eşitlik ve özgürlük taleplerini dile getirmek için bir araya geliyor. 

Dünya devletlerinin savaş ve silahlanma yatırımlarını arttırdığı, sağ siyasetin yükseldiği bir dönemden geçiyoruz. ABD’de Donald Trump’ın ikinci kez iktidara gelmesiyle birlikte   gerçekleştirdiği politika değişiklikleri; ayrımcılık karşıtı yasaları, kadınların üreme haklarını, halk sağlığını ve çevreyi koruma çabalarını tehdit eder nitelikte. Bu durum, sadece Amerika’da  değil tüm dünyada kadın haklarından göçmen haklarına, LGBTİ+ haklarından işçi haklarına kadar pek çok kazanılmış hakkın geri alınmasına uygun bir iklim yaratıyor. 

Türkiye’de siyasi iktidarın 2025 yılını “Aile Yılı” ilan etmesi  birçok tartışmayı beraberinde getirdi. Kadınlara, çocuklara, yaşlılara yönelik şiddetin en çok aile içinde yaşandığı dikkate alındığında, ailenin şiddet üreten bir kurum olmaktan kurtarılması gerekliliği ortada. Narin Güran cinayeti, aile içi suçlar meselesinin  son yıllardaki en çarpıcı örneği oldu. Ailenin; suçun, şiddetin, sömürünün, istismarın değil, eşitliğin ve dayanışmanın hüküm sürdüğü bir kurum olmasına ihtiyaç var. Ataerkil, kapitalist bir toplumda, giderek daha fazla aile yoksullukla sınanıyor. Aile Yılı’nda iktidarın aileleri suçtan ve yoksulluktan kurtarmak için seferber olması beklenirken tam aksine bu yıl, kadınların kazanılmış hakları tartışmaya açılarak geri alınmak isteniyor. Neredeyse hiçbir hakka sahip olmayan LGBTİ+lar, aileye yönelik en büyük tehdit olarak gösteriliyor. Meselenin aileyi güçlendirmek olmadığı, aksine “aile” söyleminin arkasına saklanarak erkek egemenliğini güçlendirmek olduğu rahatlıkla görülebilir. 

Türkiye’de son yıllardaki en önemli gelişme, yıllardır süren iç savaşın bitmesi ve toplumsal barış için tarihi bir fırsat yakalanmış olmasıdır. Bu fırsatın değerlendirilebilmesi için devletin sorumluluğunu yerine getirmesi, herkesin ifade ve örgütlenme özgürlüğünü garanti altına alması gerekmektedir. Barış sadece silahların susması anlamına gelmez. Erkek egemen militarist politikalar savaşı ve kadına karşı her türlü şiddeti derinleştirir. Kadınların eşitlik, özgürlük ve şiddetsiz bir yaşam talepleri karşılık bulmadan toplumsal barışın inşa edilmesi mümkün değildir. 

Feminist Kadın Çevresi olarak her sınıftan, ırktan, etnik kimlikten, inançtan, cinsel yönelim ve cinsiyet kimliğinden kadınların özgürlük mücadelesini selamlıyoruz. Kadınların birbirine sahip çıktığı, dayanışma dolu nice 8 Martlara. 

Tüm kadınların 8 Mart Dünya Kadınlar Günü kutlu olsun…