Yoksul Siyah Kadınlar

Siyah Birlik Partisi (Black Union Party; Peekskill) tarafından hazırlanan demeç*:

Çeviren: Nilgün Ilgıcıoğlu

DOĞUM KONTROL HAPLARI VE SİYAH ÇOCUKLAR

Erkek Kardeşler Kızkardeşleri hap kullanmamaya davet ediyorlar. Çünkü doğum kontrol hapları, bu sistemin burada ve dışarıda yaşayan siyah insanları imha etmek için devreye soktuğu bir yöntemdir. Hap kullanmamız, kendi SOYKIRIMIMIZA katkıda bulunmamız anlamına gelir.

Bununla beraber hap kullanmamak, yeni bir değer yargısı edinmemizle gerçekleşebilir. Çocuk yaparak bir ULUS inşa etme yoluyla DEVRİM’e katkıda bulunuruz. Çocuklarımız, kendi tarihleriyle, miraslarıyla ve güzellikleriyle gurur duymalılar. Bizlerin tersine, çocuklarımızın beyni yıkanmamalı.

DOĞURMAK güzeldir; özellikle kendimizi Devrim’e adamışsak, yani değer sistemimizi artık Devrim’i bir sorumluluk olarak sahiplenebileceğimiz bir şekilde değiştirmişsek. Üstünlükçü (Supermacist) Beyazlar’ın, dünyayı Beyaz-olmayanlardan arındırmaya yönelik gayretleri, büyük ölçüde Amerika’nın siyah halkına yönelmeye başladı. Irk Denetimi’yle ilgili olarak ortaya çıkan yeni eğilimler, SOYKIRIM mimarlarını, Birleşik Devletler’deki siyah insanı hedef alan Kısırlaştırma (Sterilization) projelerinin, Amerika’nın iç sorunlarını çözümleyebileceğine inandırdı.

Beyaz üstünlükçü Amerikalılar ve onlara inanan ahmaklar, “yoksulluğu hafifletmek” iddiasındaki büyük kampanya görüntüsünün altında, her siyah eve katı doğum kontrol kuralları yerleştirmek için bütün güçleriyle çaba sarf ediyorlar. Beyaz Amerikalıların dünyasında bu türden bir zorlama mevcut değildir. Peekskill, Harlem, Mississippi ve Alabama gibi bazı yerlerde, sosyal yardım heyetleri Kısırlaştırma’ya teslim olmalarını sağlamak amacıyla siyah kadınları kendilerinden yardım almaya zorlamak için ellerinden geleni yapı-yorlar. Bu ülke, doğum kontrol hapı ya da bomba yoluyla insanları yok etmeye hazırlandı; öyleyse bizler, gücümüzü kendimizden almak zorundayız.

Artık, Peekskill Siyah Topluluğu’nda (Black Community of Peekskill) neden bir Aile Planlama Ofisi bulunduğu herhalde anlaşılmıştır.

KIZKARDEŞLERİN YANITI

İşte kızkardeşlerin yanıtı:

11 Eylül 1968

Sevgili Erkek Kardeşler:

Yoksul siyah kızkardeşler çocuk sahibi olup olmamaya kendi adlarına karar veriyorlar. Hap alıyor veya farklı doğum kontol yöntemleri kullanıyorsak, bu, yoksul siyah erkekler yüzündendir.

Şimdi, bunun nasıl olduğunu anlatalım: Yoksul siyah erkekler ailelerine destek olmuyor ve kadınlarına sadık kalmıyorlar -bütün düşündükleri sokak, esrar, içki, kadınlar, düzüşmek ve arabaları. İşte hepsi bu kadar. Yoksul siyah kadınların bir sürü çocukla evde oturmaları için aptal olmaları lazım; zaten nihayetinde deli ve hasta olacaklar, kalpleri kırılacak; gidecek yerleri, kendilerine yönelen şefkat belirtisi yok -hiç, hiçbir şey yok. Orta sınıf beyaz erkekler de kendi kadınlarına hep yaptılar bunu -sadece daha incelikli bir biçimde.

Böylece, yoksul siyah kızkardeşler olarak beyazların ürettiği hapın sunduğu olanakları yaygın bir biçimde denemeye giriştiğimiz zaman, erkekler yüzünden aptal durumuna düşmeden yaşamanın ne denli kolay olduğunu gördük. (Politik olarak şunu söyleyebiliriz: “Erkekler artık cinsel olarak veya para için bizi sömüremeyecekler ve büyütmemiz için bebekleri bize bırakarak çekip gidemeyecekler.”) İşte, uyanışımızın ilk adımı buydu.

Bize, siyah erkekler tarafından daima siyah, çirkin, günahkâr, yosma ve oros-pu dendi. Bir başka deyişle, beyaz erkek ve kadınlara ek olarak siyah erkekler tarafından da baskı altına alınan bizler, bu toplumun gerçek zencileriydik.

Şimdi siyah erkek kardeşlerimizin birçoğu yeni bir kisveye büründü. Militan erkek kardeşlerimiz, doğum kontrolünün, siyahların soykırımına hizmet eden, beyaz insana ait bir yöntem olduğunu söyleyerek siyah kadınlardan doğum kontrolünü reddetmelerini talep ediyorlar. Güzel, bu söylenenlerde yeterince doğruluk payı var; ama soykırımın uygulanabilmesi için iki şeye ihtiyaç vardır ve bu noktada siyah kadınlar, yeryüzündeki tüm yoksul insanlar gibi, soykırıma teslim olup olmayacaklarına kendi başlarına karar verebilirler. Bizler için doğum kontrolü, siyah kadın ve çocukların soykırıma karşı savaşma özgürlüğüdür.

Vietnamlılarda olduğu gibi, Güney Amerikalı yoksullar da soykırımla savaşa başlıyor ve Afrikalı yoksullar da bunu yapacaklar. Birleşik Devletler’deki yoksul siyah kadınlar olarak bizler de baskı karşısında, yaşadığımız deneyimlerden hareket ederek mücadeleye başlamalıyız. Bir sürü çocuğa sahip olmak, bizi, çocuklarımızı yetiştirmekten, onlara hakikati öğretmekten veya sizin deyişinizle beyinlerinin yıkanmasını engellemekten ve hâlâ bizi kullanmak ve sömürmek isteyen siyah erkeklere karşı savaşmaktan alıkoyuyor.

Ancak bizi anlayacağınızı düşünmüyoruz; çünkü sizler bir avuç küçük orta sı-nıf insansınız, bizlerse yoksul siyah kadınlarız. Orta sınıf hiçbir zaman yoksulları anlamaz; nasıl siz kendinize iktidar sağlamak amacıyla yoksul siyah kadınların çocuklarını kullanmak istiyorsanız, onlar da her zaman yoksulları kullanma ihtiyacı duyuyorlar. Kendinize göre tanımladığınız siyah iktidar ile siyah toplumu yönetme peşindesiniz -ve en tepede siz olacaksınız.

Mt. Vernon, N. Y.

Patricia Harden           – sosyal yardım alan bir kadın

Rita Van Lew             – sosyal yardım alan bir kadın

Sue Rudolph               – ev kadını

Catherine Hoyt           – anneanne

Jocye Hoyt                 – hizmetçi

Patricia Robinson        – ev kadını ve psikoterapist

YOKSUL SİYAH KADINLAR

Patricia Robinson

Artık, yoksul siyah kadınların bu toplumdaki, bu tarihsel devrim ve karşı devrim dönemindeki konumuna ilişkin tüm sorunlar hakkında konuşma zamanıdır. Yoksul siyah kadınların bakış açısı üzerinde yapılan çözümleme-ler, bazı somut noktaları açığa çıkarmıştır.

Öncelikle, yoksul siyah kadının cephesinden bakıldığında görülen sınıf hi-yerarşisi şöyledir: İktidardaki beyaz adamı beyaz kadın izler, onların ardından siyah adam ve son olarak da siyah kadın gelir.

Tarihsel olarak, siyah dünyanın miti, Birleşik Devletler’de yalnızca iki özgür insan olduğunu söyler: beyaz adam ve siyah kadın. Bu mit, siyah adam tarafından, kendi üzerinde baskı kuranın -beyaz adamın- maddi ve toplumsal menfaatlerini elde etmek için özgür olmayı özlediği uzun hayal kırıklığı döneminde yaratılmıştır. İncelendiği zaman, sözkonusu özgürlüğün, beyaz adamın siyah kadının bedeni üzerindeki cinsel ayrıcalığına dayandığı görülür. Siyah adamın, siyah kadının bundan zevk aldığı yolunda bir fantezisi vardı.

Beyaz kadın, siyah kadına bir hizmetçi olarak gereksinim duyuyor ve ona böyle bir değer biçiyordu. Siyah kadın, beyaz kadının beyaz adam tarafından maruz kaldığı gerçek baskıyı önemli ölçüde hafifletiyordu. Siyah kadın sayesinde, beyaz kadının annelik ve ev kadınlığına ilişkin sorumlulukları bir ölçüde azalıyor ve beyaz kadın, beyaz adam tarafından denetlenen ev-hapishanesinden kurtulabiliyordu.

Hayal kırıklığına uğrayan erkek, siyah kadını ve çocukları terk ettiği zaman, siyah kadın bu toplumdaki hizmetçi pozisyonunu muhafaza eder -onun pozisyonu hiçbir zaman sosyal refahın ötesine geçmeyecektir. (Sosyal refah, 1930’ların bunalımı esnasında, öncelikle yoksul beyazlar için, onlardan yükselen devrimci şiddeti bertaraf etmek üzere tesis edilmişti. Bu, yalnızca geçici bir önlem olarak algılanmıştı.)

Yoksul siyah adam, yoksul siyah kadını terk etti ve geçimini zekasıyla -hilekârlıkla- temin edeceği şehirlere kaçtı. Siyah adam, içinde yaşadığı toplumun düzenini sadece ve sadece ırkçılık temelinde sorguladı: “Beyaz adam beni yumuşatamayacak, çünkü ben siyahım.” Diğer rasyonalizasyonların çoğu da siyah kadının suçlanmasına dayanıyordu -siyah kadınlar sıkça bir fenomen olarak ele alınıp tanımlanıyordu. Siyah adam, efendisinin yerini almak ve efendiliğin beraberinde getirdiği her şeye sahip olmak istiyordu.

Sözkonusu dönemde, yoksul siyah kadın, sosyal ve ekonomik sistemi sorgulamıyordu. Bir önceki makalede de tasvir edildiği gibi, asli problemini, kendisine siyah adam tarafından uygulanan sosyal, ekonomik ve psikolojik baskı olarak görüyordu. Yine de bu durumun farkına varılması önemliydi; buradaki farkındalık, artık ikinci bir evreye geçiyor ve tüm baskı sürecine ilişkin önemli bir olguyu açığa çıkarıyordu: Baskının uygulanabilmesi için iki şeye ihtiyaç vardır -işte hareketimizin bu noktasında incelenmeye müsait, çok önemli diyalektik bir perspektif.

Yaşanan herhangi bir baskı sürecinin veya baskı süreçlerine ilişkin formların incelenmesi basitçe gösterir ki bu sürece en azından iki taraf dahil olur. Beyaz adamın diğerlerine baskı yapma ihtiyacında olması, erkekliğine ve insanlığına dair endişesini ve yetersizliğini açığa çıkarır. Siyah erkek yazarların birçoğu, bu sosyal ve psikolojik olguyu açık bir şekilde analiz etmiştir. Genellikle, bir yetersizlik hissi, tarih boyunca, diğerleri üzerinde iktidara ve otoriteye ümitsizce ihtiyaç duyan herkeste gözlenebilir.

Başka bir deyişle, kişinin kendine dair algısı, kendisinin hiyerarşi içerisindeki sınıf veya iktidar konumuna bağlı olarak gelişir. Bu iktidar konumuna yönelik herhangi bir tehlike, alttaki temel korku ve güvensizliği açığa çıkararak kişide bir delilik ve akıldışılık durumu oluşmasına sebep olur -politik olarak söylersek, emperyalistler kağıttan kaplanlardır.

Fakat baskıyı yapan, baskıya maruz kalanla işbirliği halinde olmalıdır ki kendini onlardan daha iyi hissetsin. Baskıya maruz kalanlar ve lanetlenenler, silah gücü, fiziksel güç ve daha sonra bu güçlerin tehditleri nedeniyle aşağı bir konuma yerleştirilmiştir. Ama iktidarın diğerleri üzerindeki uzun vadeli idamesi, psikolojik manipülasyon ve ayartma ile güvence altına alınır. Baskıya maruz kalanlar, kralların ilahi haklarına ve konumlarına, bir elitin doğası gereği idare etme hakkına sahip bulunduğuna, bir sınıfın veya bir etnik grubun üstünlüğüne ve bol miktarda para ve özel mülkiyete yaslanan zenginliğin sahiplerine yüksek sosyal statü sağlama gücü bulunduğuna inanmaya başlamak zorundadır. Böylece bu toplumdaki iktidar sahipleri tarafından, sınıfların kaçınılmazlığına ve bazı grupların üstün, bazılarınınsa aşağı olduğuna dayanan devasa ve karmaşık bir mit örülmüştür. Baskıya maruz kalan, kendisinin aşağı durumda olduğuna inanmaya başlar ve artık, hayatı için kendisine sunulan sadece iki seçenek vardır karşısında: Baskıcı ile özdeşleşmek -onu taklit etmek- ya da ona karşı isyan etmek. Baskıya maruz kalan kişi, kendi durumunun aşağılığından ve iktidar sahibinin doğuştan gelen üstünlüğünden kuşku duymadığı sürece -bu, özünde nevrotik bir yanılsamadır- isyan vuku bulmaz. Baskıya maruz kalan kişi, zincirlerine aşık olmuş gibidir.

Kapitalist toplumlarda tüm yönetme erki, eril sembollerle tahayyül edilir ve gerçekten de bu toplumlarda tüm iktidar erkeklerin elindedir. Kapitalist toplum, erkek egemenliğine dayanır. Batı dininin bütün tanrıları erkektir. Şehir, ‘medeniyet’in temelidir, dişi olan kır karşısında o, erkektir. Şehir, doğanın daha önceki dişil ilkelerine ve erkeğin onlara tâbiyetine karşı bir ayaklanmadır. Tüm ulusal ve uluslararası politik ve ekonomik kararlar erkekler tarafından alınır ve erkeklerle onların sembolik uzantıları -silahlar- tarafından hayata geçirilir. Baskıcı, eril, saldırgan ve kapitalist bir kültürde kadınlar, baskıya maruz kalan en geniş topluluk halini almıştır. Onları takip eden geniş grup, kendi rahimlerinin ürünü olan, erkek egemen sınıflı toplumun idamesi için daima hizmete ve çalışmaya zorlanan çocuklardır.

Eğer baskının uygulanabilmesi için iki şeye, bir başka deyişle, baskı yapmayı ve baskı altına alınmayı nevrotik bir biçimde gereksinen iki gruba ihtiyaç duyulduğu kabul edilirse, kapitalist toplumdaki kadın, gerçeğin farkına vardığında ne olacaktır? Ya erkeğin iktidarını paylaşıyor gibi görünecek ve ona kullanması, sömürmesi için bedeninin artı ürününü -çocuğunu- vererek onunla özdeşleşecek ve oportünist bir biçimde onu taklit edecektir, ya da isyan edecek ve çocukları sömürgeci ve baskıcı erkek otoritesinden uzaklaştıracaktır.

Yoksul siyah kadının -sınıf hiyerarşisinin bu en dibi şimdiye kadar hiç tartışılmadı- isyanı, kendisinin talep ettiği ve uğrunda mücadeleye hazır olduğu toplumun nasıl bir toplum olduğu sorusunu önümüze koyar. Yoksul siyah kadın, daha şimdiden orta sınıf siyah ve beyaz kadınlar gibi doğum kontrol hakkını talep ediyor. Baskının gerçekleşebilmesi için iki şeye ihtiyaç duyulduğunun ve ne kendisinin, ne de diğer yoksul insanların baskıya boyun eğeceğinin -kendi durumlarında bunun adı Soykırım’dır- farkında. O, kendini daha geniş bir dünyadaki mülksüzlerle ve onların devrimci mücadeleleriyle müttefik olarak görüyor. Yoksul siyah kadın, tarihsel şartlar nedeniyle, çocukları erkek egemenliğinden kurtarmak ve kendi başına eğitip yetiştirmek zorunda kalmıştı. Bu süreçte erkek otoritesi ve sömürüsü ciddi şekilde zayıfladı. Dahası, tarih boyunca tüm yoksul çocukların başına geldiği gibi, kendi çocuklarının da azıcık para ödenen ücretli askerler olarak, elit bir grubun iktidarını korumak veya onları iktidara getirmek üzere savaşan kişiler olarak kullanılacağını farketti. Bu aşamalar boyunca, saldırgan erkek egemenliğini ve onu güçlendiren sınıflı toplumu -kapitalizmi- sorgulamaya başladı. Bu soru, vakti geldiğinde, bu ülkedeki bütün siyah hareket tarafından sorulacaktır.

*‘Poor Black Women’ başlıklı bu makale serisi internet üzerinden alınmıştır: Documents from the Women’s Liberation Movement –An On-line Archival Collection, Special Collections Library, Duke University. Makalenin orijialinde, bu üçlemenin kadın kurtuluş hareketine ilişkin makale serilerinden biri olduğu ve Boston Bölgesi kadınları tarafından seçilerek, New England Free Press (791 Tremont St, Boston, Mass. 02118) tarafından yayınlandığı belirtilmiştir.

Bu yazı Feministçerçeve 2000’den alınmıştır.