8 Mart 2008 Gösterisi Hazırlık Çalışmaları-1 Chajorıje, Šukarıje Sahnesi

Berna Kurt

Şarkı sözleri:

CHAJORIJE, ŠUKARIJE

Söz: Esma Redzepova

Müzik: Steve Teodosievski

(Üsküp/Makedonya)

Chajorıje, šukarıje,

Ma phır hurde, palje mande,

Ma phır hurde, palje mande

Chaje, chaje

Haljan pekljan man

Chaje šukarıje,

Mo vogı ljıljan

Chaje šukarıje ,

Irın dık man chaje

…………….

Genç çingene kız o kadar güzel ki

Yürüyüşü ve güzelliğiyle

Oğlanın aklını başından alır

Oğlan yalvarır kıza

Biraz daha, azıcık daha kal diye

Geri dön ve bana bak diye

…………….

Kendim anladım, kimselere soramadım

Onu bulup kaçmak ister canım

Çare aradım, aşkına doyamadım

Onu bulup kaçmak ister canım

Hayırsız ama, düştüm ağına

Yalancı ama, tadı da başka

Olanlar oldu bana

Hikâye akışı:

Üç kız arkadaş: biri daha genç, deneyimsiz; diğer ikisi biraz daha görmüş geçirmiş…

Eğlenmek için birinin evinde buluşurlar. Gülüşüp konuşurken, söz sürekli dönüp dolaşıp genç kızın yalancı ve hayırsız sevgilisine; onunla ilgili hayallerine gelir. Diğerleri bu hayırsızın sohbetin merkezine konmasından sıkılırlar ve genç kızı ufak yollu uyarırlar: “hayırsız ama, yalancı ama”. Kızın cevapları ise bellidir: “düştüm ağına, tadı da başka”

Kız yine hayallere dalar; sevgilisinden vazgeçmeye niyeti yoktur. Kulağına kar suyunu kaçırmışlardır bir kere ama karar onundur; gideceği yolu seçecek olan kendisidir. Hata yapsa da, tökezlese de arkadaşları yanında olacaktır nasıl olsa. Biz en iyisi keyfimizi bozmayalım derler; ayrılmadan önce hep birlikte bir döktürelim!

Dramaturjik yönelimler ve beden kullanımı:

Sahne üstüne çalışırken, kadınların aşkla kurdukları ilişkiyi sorgulamaya çalıştık. Aşk yaşamının hayatın merkezine konmasını ve sorun yaşandığında –ayrılma, terk edilme, aldatılma…vs- hayatın bomboş kalmasını sorunsallaştırmak istedik. Kendi yaşam deneyimlerimizden de hareketle, yakın arkadaşlıkların, çeşitli uyarı ve müdahalelerin, kadın dostluğunun çoğu acıya merhem olabileceğini; hatta bunların önüne geçebileceğini vurgulamaya çalıştık…

Beden dramaturjimizin merkezinde ise kadınsı hareket biçimlerinin sahiplenilmesi vardı. Hareket karakterinde belli bir bölgeyi merkeze almadık. Daha önce öğrendiğimiz ve görüntülerden deşifre ettiğimiz Çingene danslarından faydalandık. Müziği görselleştirirken (müzikal anlatıya; ezgi ya da ritim değişikliklerine dansla karşılık oluştururken) çingene kadın danslarında sık kullanılan dönüşleri ve göbek-bel hareketlerini sıklıkla tekrarladık.

Sahnenin sonundaki toplu eğlence bölümünde; Arap kültürü etkisi, kadınsı beden kullanımı ve içerdiği cinsel imalar sonucunda milli dans repertuvarımıza dahil edilmeyen [1]  ve sık sık tartışma malzemesi olan oryantal dansın belli ritim ve hareketlerini de özellikle icra ettik. Çoğu zaman turistik-egzotik gösterilerin sosu niteliğindeki kadınsı beden kullanımlarının teşhirci bir yönelime girmeden de sahiplenilebileceğini göstermek istedik.

Sahne Üslubu:

Sahnede teatral bir üslubun kullanıldığı; seyircide yaratılmak istenen etkinin merkeze konduğu ve dramaturjik yönelimin seyirciye geçmesi amacıyla icracıların aksiyonlarında, jestlerinde ve toplu oyunlarda değişikliklere gidildiği söylenebilir.

Şarkı sözlerinin (özellikle Türkçe bölümlerin) birebir harekete döküldüğü bölümlerde yer yer kanto üslubuna yaklaşan bir etkinin çıktığı da iddia edilebilir.

Çalışma süreci:

Sahne çıkarma sürecinin daha önceli dans yazma süreçlerinden biraz farklı geliştiğini söyleyebiliriz:

1) Süreci üç icracının kolektif çalışması olarak örgütledik. Hazır bir sahne önerisi ya da sahne sorumlusu adayı yoktu; yalnızca şarkı ve sözleri belliydi. Dans yazmak için öncelikle BGST ya da BÜFK’ün bazı eski sahnelerini izledik. Sanal ortamda ulaştığımız çeşitli çingene danslarını deşifre ettik ve kullandık. Üç dansçı, izleyerek, tartışarak, doğaçlayarak kaba bir akış çıkarttık. (Ocak 2008)

2) Belli bir aşamadan sonra çıkarttığımız akışı, BGST’li tiyatrocu-dansçı kadın-erkek seyircilerle paylaştık . [2] Alınan feed-back’ler doğrultusunda sahnede ufak değişiklikler yaptık ve bunun sonrasında bir dansçı kadın arkadaşımız dış göz konumunda çalışmalara katılmaya başladı. (Ocak 2008)

3) BGST’li müzisyenlerin aldığı kayıtlarıyla yaptığımız çalışmalar sonucunda, final bölümünün dans akışına göre revize edilmesi gerektiğine karar verdik. Kadın müzisyenlerle bu bölüme dair ortak çalışma yaptık. (31 Ocak 2008 Perşembe)

4) Çoğu çalışmayı kostümleri deneyerek yaptık. Danslarda yoğun olarak kullanılan dönüşleri gösterecek kostümlerimizi gösteri sürecinin çok öncesinde satın aldık. (3 Şubat 2008 Pazar) Kostümü dansın bir parçası olarak prova süreçlerine katmış bulunduk.

Bundan sonraki aşamada, sahne akışını sabitlemeyi, teknik ayrıntı çalışmasına yoğunlaşmayı planlıyoruz…

(1)
… Anadolu tarihinde göbek dansı, diğer danslar gibi kendi payına düşen mütevazı alakayla yetiniyordu. Yeni bir ulus kurulurken kendi ülkelerini keşfe çıkmış Cumhuriyet elitinin ilk şokları danstan önce “dil” ile başladı. Saray ve periferinden gelen yöneticiler en ayıp fiillerden birisine “def-i hacet” demek zorundayken, köylü rahat rahat tek heceli sözler savurup durdu. Sonrası da pek farklı değildi. Dokuz etekli köçekler, Ankara türkülerinin müstehcen manzumeleri (Seğmenler reddetse de bu manzumeler asırlardır vardı), oturak alemleri, yatık Emineler, eğreti gelinler… Anadolu dipdiri, fıkır fıkır, düğmeleri birbirine zor kavuşmuş daracık esvaplı bir kadın gibi tedirgin etmişti Türk aydınlarını. Ancak hiç bir devrim, o ana kadar ihmal edilmiş kitleyi yok sayarak yapılamazdı. Aydınlar seçici körlük denen zihinsel sihirbazlıkla tozlu sapaklara devam ettiler. Âşıklarıyla, bozlaklarıyla, ayranlarıyla, izzet-i ikramlarıyla Anadolu bir hazineydi ayrıca. Cumhuriyet, muazzam bir ayıklama sürecine hazırdı. Münasip bulunan Anadolu motifleri toplanıp replikasyonlarla çoğaltıldı. Köyden toplanıp yetiştirilen sanatçılarla güzelim türküler çok sesli mutantlara dönüştürüldü (Âşık Veysel türkülerinin Esin Afşar tarzıyla operamsı bir yüksekliğe terfi ettirilmesi gibi). Göbek dansı ve benzerleri ayak altından defedildi. Son olarak üzerimize konulan kocaman tuğla ile “Resmi Anadolu Projesi” aşağı yukarı böyleydi…. “ Göbek Dansı Sevmeyenler Aranıyor” , Dilek Başer, 30 Nisan 2006, Radikal. Ayrıntılı bilgi için bkz : http://www.radikal.com.tr/ek_haber.php?ek=r2&haberno=5815 .
(2)
8 Mart gösterisinin bazı sahnelerinin BGST Dans Birimi çalışmalarının bir parçası olarak örgütlenmesini istiyorduk. Kadın çalışmasını birim çalışmalarından arta kalan vakitlerde, sıkışık zamanlarda örgütlemek ve senede sadece bir kez sergilemek istemiyorduk. Bunun için sahneyi çıkış sürecinin başından itibaren karma seyirciyle özellikle paylaştık ve çalışmalarımızı birim çalışma programının bir parçası haline getirdik. Sahneyi Harbiye Açıkhava Tiyatrosu’ndaki Kardeş Türküler konserine de taşımayı planladığımız için, birimin daha fazla gündemine taşımayı, sahnenin olgunlaşmış halini daha geniş bir kadroya sergilemeyi planlıyoruz. Tabii ki bu yazı da bu çabanın bir parçası olarak değerlendirilebilir.