Bağımsızlık Günü: Kadınlar Bir Köyü Yönetiyor

Parivash Berenji, Paris Tashakori
Çeviren: Sevilay Saral

“Gozaareshi az dehkadehye zanaan” (Kadınların Köyünden Bir Haber) adlı röportaj İranlı kadınların yaşamı üzerine özel ve az bulunur kısa bir bakış sunuyor. Röportaj, Parivash Berenji ve Parisa Tashakori tarafından Tahran’da yayınlanan aylık kültür/toplum dergisi Daricheh için kaleme alınmıştır.

Röportaj, Tahran’ın 90 kilometre doğusunda bulunan Ab-Ask köyünün kadın hakemi ile yapılmıştır. Röportajda hakemin ismi açıklanmıyor; çünkü İranlı kadınların bu tür bilgileri açıklamaları pek alışıldık bir durum değil. Yüzyıllardır kadınlar her yıl bir bahar günü köyü ele geçiriyorlar. O gün, bütün erkekler köyün kuyusunu canlandırmak için kar ve buz toplamak üzere dağların yolunu tutuyorlar. Bu süre içinde kadınlar, normalde erkekler etraftayken yapamayacakları şeyi yapıyor, başörtülerini çıkarıyorlar ve köye ait sorumlulukları üstleniyorlar. Köye gizlice girebilecek erkeklere karşı etrafı gözlüyorlar.

Bu senenin hakemi askeri bir üniforma giyiyor ve 50 yaşında olduğunu söylüyor. “Geçen sene yeğenim hakemdi; bir önceki sene de annem köye hakemlik yapmıştı. Şimdiye kadar, hatırlayabildiğim kadarıyla, her sene bizim ailemiz bu pozisyonu miras olarak almıştır,” diyor.

Soru:   Fotoğrafınızı çekmemize izin verir misiniz?

Hakem: Hayır. Önce kocamdan izin almalıyım. O da kar toplamaya gitti.

Eğer bir erkek köye girerse ne olur?

Hakem: Bir kere girmemeli, yoksa cezalandırılır.

Nasıl?

Hakem: Köyün farklı bölgelerini gözleyen ve koruyan (kadın) askerlerin arasından geçemez. Geçerse, yakalanır. Onu buraya getirirler ve ben de ona ne yapılacağına karar veririm. Dans etmesini ya da ahıra atılmasını emredebilirim.

Kendi kocanız köye gelmek isterse?

Hakem: Hiç fark etmez. Kocam ya da değil, köy kanunu diyor ki hiçbir erkek girmeye izinli değildir.

Bu hiçbir erkeğin köye asla giremeyeceği anlamına mı geliyor?

Hakem: (Güler.) Bunu size kim söyledi? Burada kadınlar köyü yalnızca bir gün yönetirler. Ve bu da şafak vaktinde başlar, erkeklerin kuyuyu karla doldurup döndükleri akşam karanlığına kadar sürer. O gün hiçbir erkek köye girmemelidir.

Bu geleneği kim başlattı?

Hakem: Allah bilir. Ama her zaman bu şekilde süregelmiştir. Büyükannem de böyle anlatır. Geçmişi bilmek istiyorsanız, bilenlere soracaksınız.

Size neden Hakem diyorlar? Neden askeri üniforma giyiyorsunuz?

Hakem: Çünkü kadınlar bugün beni köyün hakemi seçtiler. Askeri üniforma güvenliğin simgesidir. Yani herkes beni gördüğünde kendini güvende hissetmeli. Emirlerimi tebliğ etmesi için bir vekil seçerim ve birkaç asker de bunları uygular.

Hakem olarak ne yapıyorsunuz?

Hakem: Genç kızlar bana gelir ve sorunlarını anlatırlar. Onlara yardım etmeye çalışırım. Bazen gençlerin arasındaki tartışmaları çözerim. Eğer bir erkek köye girerse, nasıl cezalandırılacağına karar veririm. Ve kadınların mutluluğu için özel buyruklar çıkartırım. Bugünkü evlilik töreni gibi.

Şu ana kadar hiçbir erkek askerler tarafından yakalandı mı?

Hakem: Evet. Birkaç kere.

Onlara ne yaptınız?

Hakem: Bir kere Tahranlı bir adam köye gelmiş ve arkadaşlarından birinde kalmıştı. Ertesi gün bütün erkekler köyü terk edecekti. Tahranlı adam arkadaşına “Burada kalacağım ve hiçbir kadının beni yakalayamayacağını kanıtlayacağım,” demiş. Arkadaşı (terk etmesi konusunda) ısrar etmiş, ama Tahranlı adam reddetmiş.

Sabah saat dokuzda bütün erkekler köyden ayrıldı. Sonra ben, köy evlerinden birinde bir adam görüldüğüne dair bir haber aldım. Askerler oraya gitti ve adamdan ortaya çıkmasını istediler. Adam reddetti. Kadınlara başörtülerini takmalarını söyledim (çünkü köyde bir erkek vardı).

Birkaç kadın gidip yabancıdan köy meydanına gelmesini talep etti. Adam reddetti. Sonra kadınlar onu taşa tuttular. Adam o kadar korktu ki, kadınlara durmaları için yalvardı. Ama artık çok geçti. Adam yasayı çiğnemişti ve eğer cezalandırılmazsa, diğer erkekleri de bundan istifade etmeleri için cesaretlendirebilirdi.

Tahranlı adam her tarafta tokatlanmış ve yönetcinin önüne getirilmişti, o zaman hakem annemdi. Adamın kasten köyde kaldığı kesin olarak kanıtlandığında, dans etmesi emredildi. Tahranlı adam reddetti. Ama sopalar ve taşlarla dövüldükten sonra itaat etmek zorunda olduğunu anladı.

Dans etti. Hem de ne dans etmek! Yüzünden ter akıyordu. Suratı kırmızıya döndü. Kadınların kendisini gerçekten dövdüklerine inanamıyordu. Yüzünü tahmin edemezsiniz. İyice yorulduğunda ahıra atıldı. Güneş batana kadar, bir lokma yemek bile verilmeden orada kaldı. Akşam olup erkekler döndüğünde arkadaşlarına teslim edildi.

Elbette, hiç kimse bu tür vakaların olmasını istemiyor. Ama her insan yasaya saygı göstermeyi öğrenmeli. Üstelik, buradaki herkes kadın. Eğer yabancı bir adam köye gelirse, sadece sivil yasayı çiğnemiş olmaz; aynı zamanda dini yasayı da çiğnemiş olur; din yakın akraba olmadıkça erkeğe, örtülü olmayan kadına bakmayı yasaklar; adam bunun için de cezalandırılmalıdır.

Peki ya köye girmeye çalışan diğer erkekler?

Hakem: Bir kere köyden bir adam ne kadar cesur olduğunu göstermek istedi ve erkeklerin hepsi gittikten sonra köye girmeye çalıştı.

Sonra?

Hakem: Hiç. Yakalanıp dövüldü. Köyden kaçmaya çalışırken düşüp kafasını, kolunu kırdı.

Bütün sene hakem olmayı ister miydiniz?

Hakem: Hayır. Bugünün güzelliği yalnızca bir gün olması.

[*]http://www.geocities.com/Wellesley/3321/win2b.html