Bir Salgın Biçimi Olarak Toplumsal Cinsiyet İdeolojisi: Kriz Zamanında Toplumsal Cinsiyet Karşıtı Kampanyalar

Elżbieta Korolczuk

Çev.: Pınar Bektaş
Türkü Su Sakarya

Bu yazı Boğaziçi Üniversitesi Kadın Araştırmaları Kulübü’nün (BÜKAK) bü’de kadın gündemi adlı bülteninin Bahar 2021 tarihli 40. sayısında yayınlanmıştır. Yazının İngilizce orijinali The New School sitesinde yayımlanmıştır.1

Büyük bir sağlık krizinin sonucunda aşırı muhafazakârların, kadınların ve azınlıkların haklarını sınırlandırmaya yönelik çabalarının azalacağını beklemiş olabiliriz. Fakat gerçekte olan bundan farklıydı. 2020 yılının Mart ayında Polonyalı Başpiskopos Wacław Depo bir röportajında “koronavirüsün savaşlar ve toplumsal cinsiyet ideolojisi ile birlikte birçok tehditten yalnızca biri” olduğunu iddia ederken sağcı gazeteci Witold Gadowski ise “salgının iyi taraflarının olabileceğini çünkü toplumsal cinsiyet, LGBT ve diğer Marksist saçmalıkları arka plana itebileceğini” umduğunu açıkça dile getirdi. Polonya’da kürtaja erişimi sınırlandırmaya dönük çabalar ve LGBTQ topluluğuna yönelik saldırılar devam etti. Buna karşılık kadın ve LGBTQ hareketi, salgın nedeniyle uygulanan kısıtlamalar dahilinde, bu tür girişimleri protesto etmek için yeni ve yaratıcı yollar geliştirdi.

Yerel Katolik Kilisesi’nin gücü ve cinsiyetlendirilmiş milliyetçiliğin mirası düşünüldüğünde Polonya aşırı bir örnek gibi görülebilir fakat COVID-19’u kadınların üreme haklarını kısıtlamak için kullanan tek ülke Polonya değil. Aşırı muhafazakâr aktörler mevcut krizde, kürtajı yasaklayan veya cinsellik eğitimine erişimi kısıtlayan yasa ve düzenlemeleri kabul ettirmek için siyasi bir fırsat görüyorlar. Amerika Birleşik Devletleri’nde altı eyaletin -Indiana, Iowa, Mississippi, Ohio, Oklahoma ve Teksas- Cumhuriyetçi valileri, gerekli kaynakları yoksullar için kullanmak bahanesiyle, kürtajı annenin hayatının risk altında olduğu durumlar dışında tamamen yasaklayan emirleri vermek için salgını bir fırsat olarak kullandılar. Dünya çapındaki birçok muhafazakâr politikacı ve dinî lider -Katolikler, Evanjelikler ve Ortodoks Yahudiler- salgını, eşcinsellik, ahlâksızlık ve kürtaj için Tanrı’nın insanlığı cezalandırması olarak yorumladı. Ya ”toplumsal cinsiyet ideolojisi”nin virüsün kendisi kadar tehlikeli olduğu görüşünü ifade ettiler ya da mevcut krizin insanları heteroseksüelliğe ve “geleneksel aile” değerlerine yöneltmesini umdular. “Toplumsal cinsiyet ideolojisi”nin Ebola virüsü kadar tehlikeli olduğunu öne süren söylemler2 yeni olmasa da bu kriz döneminde toplumsal cinsiyet ve cinsel demokrasi3 etrafında filizlenen mücadelelere daha yakından bakmak önemli. Böyle bir analiz, aşırı muhafazakâr toplumsal cinsiyet karşıtı aktivistler ile sağcı popülistler arasındaki kesintisiz yapısal yakınlığı anlamamıza yardımcı olabilir ve bu da bu güçlere karşı koymak için etkili karşı stratejiler geliştirmemize yardım edebilir.

Law and Justice4 [Hukuk ve Adalet] rejiminin toplumsal cinsiyet karşıtı politikaları

Nisan ayının ortalarında ekonomik olarak hayatta kalma, sağlık ve güvenlik mücadelesi konularında artan küresel endişelerin arasında Polonya hükümeti üreme ve cinsellikle ilgili anlaşmazlığa neden olan iki adet vatandaşlık yasa tasarısını tartışmaya açtı. İlk öneri tecavüz, ensest, kadın sağlığına yönelik tehlike ve fetüste ciddi, geri dönüşü olmayan sakatlık durumları dışında gebeliğin sonlandırılmasının hâlihazırda yasak olduğu ülkedeki mevcut kürtaj yasalarını daha da kısıtlamayı amaçlıyordu. Yeni yasanın ortadan kaldırmaya çalıştığı işte bu son istisnaydı; ülkede doğuştan gelen sakatlık nedeniyle her yıl 700 civarı yasal kürtaj uygulanıyor. Böylece, bu yasa tasarısı ile yasal kürtajlara neredeyse tamamen son verilecekti. Aynı dönemde Polonya parlamentosunda tartışılan ikinci yasa tasarısı, “Pedofiliyi Durdur” vatandaşlık projesiydi ve kabul edilseydi, sözde “cinsel yaşamlarına başlamaları için gençleri teşvik edenler” 5 yıla kadar hapis cezasına çarptırılacaktı. Yasayı savunanlar, amacın çocukları cinsel tacizden korumak olduğunu belirtirken, pratikte bu kanun, aşırı muhafazakâr aktivistlerin gözünde “çocukları homoseksüellikle tanıştırmak, homoseksüelliğe hazırlamak ve onları eşcinsellere dönüştürmek için cinsellik eğitimini kullanan” cinsellik eğitmenlerini ve ayrımcılık karşıtı çalışanları hedef aldı. Çalkantılı bir tartışmanın ardından her iki yasa tasarısı da üzerine daha fazla çalışılmak üzere parlamento komisyonlarına gönderildi; ancak Polonya cumhurbaşkanı, önüne gelmesi hâlinde kürtaja daha fazla kısıtlamalar getiren yasayı imzalayacağını beyan etmişti.

Homofobik söylemler, 28 Haziran tarihinde yeniden seçilmek isteyen Başkan Andrzej Duda’nın seçim kampanyasının temelini oluşturdu. Andrzej Duda, Hukuk ve Adalet Partisi’nin sıkı destekçilerini harekete geçirmek amacıyla gey çiftler için evlilik eşitliğini önleme ve okullarda LGBTQ meseleleri hakkında eğitim vermeyi yasaklama taahhütlerini içeren sözümona “Aile Sözleşmesi”ni imzaladı. Ayrıca, LGBTQ haklarının gelişimini “komünizmden bile daha yıkıcı olan bir ideoloji” olarak adlandırarak Haziran ayının ortasında uluslararası manşetlere konu oldu. İktidardaki sağ parti açıkça Nazi Almanya’sındakine benzer korkunç bir propaganda yaparak Polonya toplumunu daha da kutuplaştırmak için “homofobik hassasiyetleri” ayartmayı amaçlamaktadır.

Bu son gelişmeler, on yıldır süregelen küresel toplumsal cinsiyet karşıtı kampanyaların5 bir devamı olarak yorumlanabilir. Bu kampanyalar İstanbul Sözleşmesi’nin onaylanmasına ve toplumsal cinsiyetin ulusal ve uluslararası düzenlemelerde ana akımlaştırılmasına muhalefeti; doğum kontrolü, kürtaj ve cinsellik eğitimine erişimi sınırlamaya dönük hararetli çabaları ve LGBTQ haklarına karşı ciddi saldırıları içerir. Agnieszka Graff ile birlikte altı yıldan fazla bir süredir Polonya ve dışındaki toplumsal cinsiyet karşıtı kampanyaları inceliyoruz. Mevcut toplumsal cinsiyet karşıtı kampanyaların köklerinin 1960’larda ve 70’lerde ortaya çıkan “kültür savaşlarından” kaynaklandığı açık olsa da bu son akım, belirgin biçimde yeni bir aşırı muhafazakâr aktivizm dalgasıdır.6

Toplumsal cinsiyet karşıtı hareketler ile sağcı popülistler arasındaki fırsatçı sinerji

Salgın koşullarında protesto: pencerelerden sergilenen Polonyalı Kadınların Grevi’nin logosu. Fotoğraf yazara ait.

Toplumsal cinsiyet karşıtı kampanyalar sadece kadın haklarına yönelik bir karşı tepki değil. Günümüzde aşırı muhafazakâr uzmanlar ve aktivistler, kadın ve LGBTQ haklarını aile, modernite ve neoliberal küreselleşme konusundaki daha geniş endişelerle ilişkilendirmeye izin veren “toplumsal cinsiyet” kavramına odaklanıyor. Bu yeni dalga, “popülist kuvvet”7 olarak tanımlanabilecek yeni bir sosyopolitik bağlamda işlevleniyor. Chantal Mouffe’a göre “yeni bir konjonktür” olan popülist kuvvet, neoliberal hegemonyanın “hem sağ hem de sol kesimden çeşitli düzen karşıtı hareketler tarafından sorgulanması”dır. Polonya ve Amerika Birleşik Devletleri’nin de içinde bulunduğu bazı ülkelerde aşırı muhafazakâr gruplar, sağcı liderlerin iktidara tırmanmasını kolaylaştırdı ve şimdi sağcı popülistlerle yakın ittifak içerisinde gittikçe güçleniyorlar. Toplumsal cinsiyet karşıtı kampanyalar, aşırı muhafazakâr dini aktörlerin sağcı popülist partilerle ittifak kurduğu ülkelerde açıkça çok daha dinamik ve etkilidirler.

Bununla beraber mevcut kriz bağlamında, toplumsal cinsiyet karşıtı hareketin ve iktidardaki sağcı popülistlerin (Polonya’da Hukuk ve Adalet partisi veya ABD’de Donald Trump) öncelikli hedefleri birebir aynı olmak zorunda değil. Aşırı muhafazakârlar, kadın haklarını kısıtlamak ve kendi gündemlerini desteklemek için salgını bir fırsat olarak görüyorlar ancak Kaczyński gibi liderler için asıl amaç daha fazla güç elde etmek ve büyük toplumsal huzursuzluğu önlemektir. Parti temsilcilerinden bazıları kürtajın tamamen yasaklanmasını halkın desteklediğini ifade ederken ve Kaczyński’nin bizzat kendisi 2016 yılında “partisinin, çocuğun ölüme mahkum edildiği veya ciddi şekilde hasar gördüğü çok zor gebeliklerin bile doğumla sona ermesini sağlamak için çaba göstereceğini; böylece çocuğun vaftiz edilebileceğini, gömülebileceğini ve bir isim alabileceğini” beyan etmişken 2020’deki parti başkanlığı -tıpkı 2016‘da olduğu gibi- müzakere edilmek üzere tasarıyı gönderme kararı aldı.

Bu, aşırı muhafazakâr toplumsal cinsiyet karşıtı aktörler ile sağcı popülistler arasındaki işbirliğinin, bizim fırsatçı sinerji diye tanımladığımız mantığı takip ettiğini gösterir: Bu mantık siyasi ittifakları, ideolojik yakınlıkları ve örgütsel bağları içerir ancak bu her iki tarafın politik hedeflerinin mutlaka aynı olduğu anlamına gelmez. İşbirliği karşılıklı yarar sağlarken bu bağlar hiçbir şekilde istikrarlı değildir ve farklı bağlamlarda da aynı sonuçlara ulaştırmaz. Polonya’da son dört yılda kürtaj yasasını sıkılaştırmaya yönelik başarısız girişimler, demokrasinin büyük tehlike altında olduğu ülkelerde bile kitlesel protestoların etkili olabileceğini gösteriyor.

Toplumsal cinsiyet karşıtı kampanyalara karşı harekete geçmek

Bağımsızlık Günü’nde8 antifaşist protesto, Varşova, 11 Kasım 2019. Fotoğraf yazara ait.

Tam kapanma da dahil virüsün yayılmasına karşı alınan önleyici tedbirler protestoların gerçekleşmesini çok zorlaştırdı, yine de birçok Polonyalı kadın aşırı muhafazakâr grupların önerdiği tehlikeli yasa tasarılarının karşısında durmaya karar verdi. İnsanların evde kalma zorunluluğu olsa bile muhalefetini dile getirmesinin, protesto etmesinin ve başkalarıyla birlikte çalışmasının mümkün olduğu ortaya çıktı. Elbette 2016 ve 2018 yıllarında olduğu gibi 200.000’den fazla kadının sokaklara döküldüğü kitlesel protestolar düzenlemek imkânsızdı. Polish Women’s Strike9 (Polonya Kadın Grevi) gibi mevcut örgütler ve ağlar, alternatif protesto biçimleriyle insanları harekete geçirmeye karar verdi. İnsanlar, evlerinin balkonlarına ve pencerelerine pankartlar ve sloganlar koymaya, büyük Polonya şehir merkezlerini arabalarla kapatmaya ve şehrin merkezindeki meydanlarda ya da Polonya parlamentosunun çevresindeki mağazalarda kuyruklarda durmak anlamına gelen “kuyruk protestolarına” katılmaya teşvik edildi. Polonya Kadın Grevi, Action Democracy10 [Demokrasi Eylemi] ile birlikte, insanların bu değişiklikleri protesto eden neredeyse üç milyon e-postayı parlamento üyelerine gönderdiği bir kampanya düzenledi.

Kişiler ve gruplar, daha sonra çevrimiçi olarak yaygınlaştırmak üzere meme’ler, videolar, şarkılar ve sanat eserleri üretti. Bir grup genç -Zuza Karcz, Klaudia Borkowska ve Kacper Parol- Twitter ve Instagram’da #waveofprotest11 [#protestodalgası] hashtag’i altında protesto eylemi başlattı ve akranlarını başarılı bir şekilde harekete geçirdi. Sadece birkaç saat içinde bu hashtag 35.000 kere kullanıldı. Bu kampanyanın pek çok katılımcısı, protestonun sembolü olan kırmızı şimşek ile siyasi görüş ve inançlarını açıkça ifade eden resimleri ilk kez paylaştı. Ana akım liberal medya bu çabaları görünür kıldı. Bu çabaların da neticede gerçek bir siyasi etkisi oldu, politikacılar önerileri reddetmek yerine daha fazla çalışılması için parlamento komisyonlarına gönderdi.

  1. Metnin İngilizce orijinali için bkz. Elżbieta Korolczuk, “Gender Ideology as Pandemic: Anti-gender Campaigns in a Time of Crisis”, 29 Haziran 2020, 13 Şubat 2021 tarihinde erişilmiştir. <https://blogs.newschool.edu/tcds/2020/06/29/gender-ideology-as-pandemic-anti-gender-campaigns-in-a-time-of-crisis/> Yazarın izniyle çevrilmiştir. Metindeki vurgular yazara aittir. Metin ilk kez Democracy Seminar platformunda yayımlanmıştır. Bkz. <https://publicseminar.org/essays/gender-ideology-as-pandemic/> (ç.n.)
  2. Agnieszka Graff, Elżbieta Korolczuk , “Gender as ‘Ebola from Brussels’: The Anticolonial Frame and the Rise of Illiberal Populism”, 14 Şubat 2021 tarihinde erişilmiştir.<https://www.journals.uchicago.edu/doi/abs/10.1086/696691> Makalenin Türkçesi için, “Toplumsal Cinsiyet ‘Brüksel’den Gelen Ebola’: Sömürge Karşıtı Çerçeve ve İlliberal Popülizmin Yükselişi”, Kültür ve Siyasette Feminist Yaklaşımlar (41), Sonbahar 2020, <http://www.feministyaklasimlar.org/sayi-41-sonbahar-2020/toplumsal-cinsiyet-brukselden-gelen-ebola/>
  3. Cinsel demokrasi, cinselliği demokrasi ile ilişkili bir şekilde inceleyerek iki terimi de sorgular; aynı zamanda demokrasinin cinselliği barındırma yollarının araştırılmasının gerekliliğini savunur. (ç.n.)
  4. Polonya’da sağ kanada mensup ulusal muhafazakâr parti. (ç.n.)
  5. Bahsi geçen toplumsal cinsiyet karşıtı kampanyalar için bkz. <https://www.rowmaninternational.com/>
  6. Agnieszka Graff, Elżbieta Korolczuk, “Towards An Illiberal Future: Anti- Genderism and Anti-Globalization”, 14 Şubat 2021 tarihinde erişilmiştir. <http://globaldialogue.isa-sociology.org/towards-an-illiberal-future-anti-genderism-and-anti-globalization/>
  7. Popülist kavramı için bkz. <https://www.versobooks.com/books/3097-for-a-left-populism>
  8. Polonya’nın 1918 yılında, 123 yıllık aradan sonra bağımsızlığını ilan ettiği ve her yıl 11 Kasım’da kutlanan gündür. (ç.n.)
  9. Orijinal adı: Ogólnopolski Strajk Kobiet. (ç.n.)
  10. Orijinal adı: Akcja Demokracja. (ç.n.)
  11. Orijinal adı: #falasprzeciwu. (ç.n.) Anna Dryjańska, “‘Czas, aby politycy usłyszeli głos młodych’. Ta 17-latkastoi za Falą Sprzeciwu wobec projektu Godek”, 15 Nisan 2020, 14 Şubat 2021 tarihinde erişilmiştir. <https://natemat.pl/305745,aborcja-i-ustawa-godek-jak-mlodzi-stworzyli-akcje-fala-sprzeciwu?fbclid=IwAR1NYKg8kfwbD-NJkO8pckVRwcjWkQ3afdshMb2ZPQC72sO0Fz_awpZridE>