Kadınlar Barış ve Özgürlük İstiyor

 

Tüm dünyada kadınlar küresel bir savaşın ortasında 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü karşılıyor. Rusya’nın Ukrayna’yı işgali sonucu Ukrayna’nın da genişleyen savaş coğrafyasına eklenmesiyle küresel savaş riski hiç olmadığı kadar yakınımızda. Hiçbir meşru gerekçesi olmayan bu korkunç işgal ile tüm dünyanın gözü önünde bir savaş suçu işleniyor.

Yıllardır farklı coğrafyalarda yaşanan savaşlar kadınlara ve insanlığa yoksulluk, göç, şiddet ve ölümden başka bir şey getirmedi. Çevreye ve tüm canlı türlerine onarılmaz zararlar verdi. Tecavüz ve cinsel şiddet savaşlarda bir savaş silahı olarak kullanıldı. Ataerki, militarizmin ihtiyaçlarını hep önde tuttu, militer değerleri her daim kutsadı. Bu tecrübeler savaşın, milliyetçiliğin ve militarizmin feministler için öncelikli bir mücadele alanı olduğunu hepimize gösterdi. Bu nedenle savaşın karşısında politik bir duruş geliştirmek, yaşamdan yana, barıştan yana tavır almak feminist bir sorumluluktur. 

Tüm dünyada kadınların haklarına, kadın özgürlük mücadelesinin kazanımlarına adeta savaş açılmış durumda. Küresel bir sağlık sorununun ve neoliberal ekonomi politikalarının derinleştirdiği yoksulluğun ortasında kadınlar tüm dünyada haklarına, özgürlüklerine sahip çıkıyor. 

Türkiye’de pandeminin, ekonomik krizin, hayat pahalılığının yükü çalışma yaşamında emekçilerin üzerine bırakılıyor. Pek çok iş kolunda başlayan grevlerde kadınlar aktif bir biçimde yer alıyor. Çalışma koşullarının iyileştirilmesi için, emeğinin karşılığını almak için mücadele veriyor. Ekonomik krizin faturası yoksul ev kadınlarına çıkarılıyor. Kadınlar hane içinde her türlü şiddetle karşı karşıya kalıyor. Şiddeti önlemekle yükümlü siyasi iktidar, kurumsal politikalarını adeta şiddeti önlememek üzerine kurarken kadınların yasal haklarını da elinden almaya çalışıyor. Son olarak Medeni Kanun’da nafaka hakkı üzerine yapılmak istenen değişiklikler kadınları ya yoksullukla sınıyor ya da istemedikleri evlilikleri devam ettirme mecburiyetinde bırakıyor. Medeni Kanun’nun parça parça yok edilmek istenmesi sadece kadın haklarını değil seküler yaşamı da tehdit ediyor. Boşanmanın kolaylaştırılması adı altında ‘pozitif ayrımcılık’ adeta erkekler için uygulanmak isteniyor. Cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği çeşitliliği hiçbir yasal güvenceye alınmıyor. Ve tüm bu ihlaller eşitlik ilkesini aşındıracak şekilde ataerkil dini referanslarla toplumunun önüne konuyor. 

Şiddetin kutsandığı bu siyasi iklimden kurtuluş umudu kadınların örgütlü mücadelesiyle gerçeğe dönüşebilir. Farklılıklarımızla bir arada barış içinde yaşadığımız, demokrasi ve özgürlük alanlarımızın genişlediği bir dünya için bu 8 Mart’ta da “Kadınlar Barış ve Özgürlük İstiyor” diyoruz. Her sınıftan, ırktan, etnik kimlikten, inançtan, cinsel yönelim ve cinsiyet kimliğinden kadınların özgürlük mücadelesine selam olsun; 8 Mart Dünya Kadınlar Günü hepimize kutlu olsun…

Feminist Kadın Çevresi / 8 Mart 2022