Melissa Jeltsen
Çev. Ezgi Karadayı
12 Mart 2020’de HuffPost’ta yayımlanan “Home Is Not A Safe Place For Everyone” [Ev Herkes İçin Güvenli Bir Alan Değil] makalesini Koronavirüs sebebiyle Türkiye’de de sosyal mesafelenmenin teşvik edildiği bu günlerde sizlerle paylaşıyoruz. Bireysel sağlığımız açısından virüsü kapmamak ve toplumsal sorumluluk gereği virüsü başka insanlara taşımamak için evlerde kalmak sağlık açısından en doğru tercih olarak duruyor. Fakat evin, ev içi şiddete maruz bırakılanlar için güvenli bir alan olmadığını da hatırlamakta fayda var.[1]
Koronavirüs salgınını kontrol altına almak için “sosyal mesafelenme” teşvik edilirken bazıları için ev tam da tehlikenin saklandığı yer.
Koronavirüs salgını[2] tüm dünyada yayılırken, kamu sağlığı görevlilerinden gelen en büyük tavsiye sosyal mesafelenmeyi uygulamak. Evden çalışın. Toplu taşımadan ve kalabalıktan kaçının. Başkaları ile aranıza mesafe koyun, gerekirse kendinizi izole edin.
Bazı Amerikalılar için bu önlemler gereksiz fakat nihayetinde yapılabilir şeyler. Fakat bazıları için, örneğin ev içi şiddete maruz bırakılanlar[3] için iş yeri, partnerlerinin ne zaman geleceği belli olmayan zulmü karşısında zorunlu bir mola. Bazıları için ev, dışarıdan daha tehlikeli olabilir.
Ev İçi Şiddetin Sonlandırılması Ulusal Ağı’nda politikalar ve ortaya çıkan sorunlardan sorumlu başkan yardımcısı Allison Randall “Ev içi şiddetin failleri genellikle şiddete maruz bıraktıkları kişileri izole etmeye, onların iş arkadaşlarıyla, aileleriyle veya arkadaşlarıyla olan ilişkilerini kesmeye çalışırlar.” diyor. “İşe gidemiyor ve iş arkadaşlarıyla temas kuramıyor olmak kesinlikle hasarı artırır.”
Çin’de aktivistler, milyonlarca insanın karantinaya alınmasıyla birlikte ev içi şiddet vakalarında ani bir artış[4] raporladılar. “Betraying Big Brother: The Feminist Awakening in China” [Büyük Ağabeye İhanet Etmek: Çin’de Feminist Uyanış] kitabının yazarı Leta Hong Fincher HuffPost’a kadın hakları aktivistlerinden kendilerine gelen ev içi şiddete karşı yardım başvurularının önemli ölçüde arttığını duyduğunu söyledi.
“Koronavirüs sebebiyle büyük tecrit zamanında, insanların etrafta dolaşmasına izin yokken, evdeki ev içi şiddete maruz bırakılanlar için başka bir yere gitmenin zorluğu katlanarak artıyor.” diyor Leta Hong Fincher.
Allison Randall ev içi şiddete maruz bırakılan insanlar için salgının özellikle mali sonuçları hakkında endişeli olduğunu söylüyor.
Birçok insanın ücretli hastalık iznine[5] erişimi yok. Eğer hasta oldukları, kendilerini izole ettikleri veya çalıştıkları yer kapatıldığı için işi kaçırmak zorundalarsa gelirlerinden oluyorlar. Bu da şiddet uygulayan partnerlerini terk etmeyi daha da zorlaştıracak. Salgın zaten işten çıkarmalara[6] sebep oldu.
“Koronavirüs insanları istismarcı ilişkiler içinde sıkışmaya itebilir.” diyor Allison Randall. “Virüsün kendisi değil ama ekonomik etkileri buna sebep olabilir.”
Araştırmalar[7] kasırga gibi doğal afetlerden sonra ev içi şiddet vakalarının arttığını gösteriyor. Bu durumun sebebi faillerin aileleriyle geçirdikleri vaktin artması ve destek hizmetleri işlemez hâle geldiği için uyguladıkları şiddetin kolayca yanlarına kalması olarak yorumlanabilir.
Örneğin 2017’de Harvey Kasırgası, Houston’ı vurduktan sonra bölge savcıları ev içi şiddet vakalarının hem sayısında hem de vehametinde artış[8] olduğunu bildirdi. Ev içi şiddet cinayetleri aniden yükseldi. Fırtınada bir adliye binası harap olmuştu. Bu da şiddete maruz bırakılanların burada acil koruyucu önlemleri talep edemeyeceği anlamına geliyordu. Bazı vakalarda maruz bırakılan kişiler ve failler aynı acil durum sığınaklarında ve kamplarındalardı.
“İstismarcı olmayan biri bir anda bir istismarcıya dönüşmeyecek.” dedi Randall. “Fakat ben insanlar için stres arttıkça, toplumsal destek ve mesuliyet azaldıkça ev içi şiddet vakalarının artacak olmasından endişe ediyorum.”
Ev İçi Şiddete Karşı Ulusal Koalisyon başkanı Ruth Glenn sosyal mesafelenme önerisinden dolayı şiddete maruz bırakılanların, ev içi şiddet sığınaklarına gitmekten kaçınacağından endişe duyduğunu ifade ediyor. Özellikle de daha önce hiç gitmemişlerse ve beklentilerinin ne olacağını bilmiyorlarsa bu daha olası bir hâl alıyor.
“Şiddete maruz bırakılanlar yalnızca güvenlikleri değil, aynı zamanda sağlık durumları hakkında da bir karar vermek zorundalar.” diyor ve sığınaklardaki sağlık ve hijyen uygulamalarına güven duymayabileceklerini; tanımadıkları insanlarla umumi alanları paylaşmakla ilgili kaygı duyuyor olabileceklerini ekliyor. Her programın sakinlerinin ve müşterilerinin güvenliğini garanti altına alacak protokoller içeren acil durum planlarına sahip olduğunu kaydederek desteğe ihtiyacı olan ev içi şiddet mağdurlarını sığınaklara gitmeye teşvik etti.
“Sığınağa gitmeyi düşünen herkese bunun güvenli olduğunu hissetmeliler derdim.” diyor.
[1] Türkiye’de benzer bir şiddet vakasının yaşanması durumunda Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı’na başvurulabilir. Koronavirüs salgını sebebiyle merkezi kapalı olacak Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı’na başvurular morcati@morcati.org.tr adresinden yapılabilmektedir. Maruz kalınan şiddetle ilgili Mor Çatı ile iletişime geçmek isterseniz 05534081990 numarasını hafta içi Salı günleri hariç 10.30-16.30 saatleri arasında arayabilirsiniz. (ç.n.)
[2] https://www.huffpost.com/news/topic/coronavirus
[3] Orijinal metinde kullanılan victim [kurban/mağdur] sözcüğü kişiyi güçsüzleştiren bir ifade olduğu için çeviride “şiddete maruz bırakılan” ifadesi tercih edilmiştir. (ç.n.)
[4] https://www.sixthtone.com/news/1005253/domestic-violence-cases-surge-during-covid-19-epidemic
[5] https://www.huffpost.com/entry/paid-sick-leave-coronavirus-covid-19_n_5e68f415c5b6670e730215e9
[6] https://www.washingtonpost.com/business/2020/03/11/layoffs-coronavirus/
[7] https://www.liebertpub.com/doi/10.1089/vio.2017.0077
[8] https://nnedv.org/wp-content/uploads/2019/09/understanding_the_impact_hurrican_harvey_FINAL.pdf