(9 Aralık 2018 – 15 Ocak 2019 zaman diliminde Türkiye’den ve dünyadan toplumsal cinsiyet gündemiyle ilgili çeşitli haber ve yazıları 20 Ocak 2019 tarihindeki buluşmamızda ele aldık; ortaya çıkan tartışma noktalarını aşağıda paylaşıyoruz.)
31 Mart 2019’da yapılacak olan yerel yönetim seçimlerine yaklaşırken siyasi partilerin gündemini aday gösterdikleri isimler oluşturuyor. Önümüzdeki yerel seçimlerin, geçtiğimiz referandum ve genel seçim süreçleri itibariyle Türkiye’de kurulmakta olan rejimi meşrulaştırmak üzere üçüncü bir adım olduğunu söylemek mümkün. Fakat bu durum gündem dışında kalırken kadro çekişmeleri ve kutuplaşma ön plana çıkıyor, yerel seçim sonrası hedeflenen faaliyetler tartışılmıyor. Kayyum atanan (ve seçimin ardından da atanmakla tehdit edilen) belediyeler ise sadece HDP’yi ilgilendiren bir konu olarak ana muhalefet alanından dışlanmış durumda. Hâliyle, böylesi bir ortamda kadınların talepleri, kadın adaylar, yerel yönetimde cinsiyet eşitliği gibi konular da marjinalleştiriliyor.
OHAL kapsamında 1 Eylül 2016 tarihinde çıkarılan 674 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile İçişleri Bakanlığı’na belediyelere kayyum atanma yetkisi verilmişti. Bu yetkiyle beraber 11 Eylül 2016 tarihinden itibaren Demokratik Bölgeler Partisi’nin (DBP) yerel yönetimde bulunduğu 102 belediyeden 94’üne kayyum atanmıştı. Bu süreçte Kürt illerinde belediyelere atanan kayyumlarla, kadın derneklerinin ve STK’ların kapatılmasıyla beraber birçok kadın dostu kazanım tahrip edildi. Bölgede yürütülecek çalışmalara dair Halkların Demokratik Partisi (HDP) Kadın Meclisi, yerel seçimlere ilişkin hazırladığı Kadın Beyannamesi’ni 10 Şubat’ta Diyarbakır’da açıklayacağını belirtti.[1]
Kadın Adayları Destekleme Derneği’nin (KADER) bildirisine[2] göre ise kadınların seçme ve seçilme hakkına sahip olmasının üzerinden geçen 88 yılda toplam 119 kadının belediye başkanı olabildi. En son yapılan 2014 yılı yerel seçim sonuçlarına göre ise 1.396 Belediye Başkanı’nın yalnızca 40’ı (%2.9), 20.498 Belediye Meclis Üyesi’nin yalnızca 2198’i (%10.7), 1251 İl Genel Meclis Üyesi’nin yalnızca 60’ı (%4.8), 50.292 muhtarın sadece 674’ü (%1.3)’ü kadınlar.
Cumhuriyet’ten Leyla Kılıç’ın 12 Aralık tarihli haberine[3] göre de, AKP, CHP, MHP ve İYİ Parti toplamda 793 ismi açıklarken, bunların sadece 26’sının kadın olması dikkat çekici. AKP’nin açıkladığı aday listesinde sadece bir kadına yer verilirken, MHP 250 aday arasında 4 kadını, 464 adayını açıklayan CHP ise 21 kadını belediye başkan adayı gösterdi. İYİ Parti ise paylaştığı adaylar içinde henüz kadın ismi açıklamadı.
Yerel seçimler sürecinde genel tabloya baktığımızda kadın dostu yerel yönetim ve belediyecilik anlayışı tartışmasından uzak, kadınların taleplerinin göz ardı edildiği bir yaklaşım görülüyor. Bu seçimlerde ise gösterilen kadın adaylara dair bu verilerin de gösterdiği üzere bu seçim sürecinde de kadınlara yönelik pozitif ayrımcılıktan oldukça uzak bir tutum sergileniyor. Bu anlayış ile birlikte hem iktidar hem de ana muhalefetin toplumsal cinsiyet perspektifinden sınıfta kaldığını görüyoruz. Kısacası belediyecilik faaliyetlerinden ziyade siyasi partilerin yerel seçim kampanyalarını ve taahhütlerini de göz önünde bulundurduğumuzda bu seçimler ile cinsiyet eşitliğini öngören bir politika beklemek mümkün değil.
Seçim sürecinde gündeme gelen, kadınlar ve çocuklar açısından çok kritik olan bir konu ise çocuk tecavüzcülerine dönük af yasası. Çocuklara dönük cinsel istismar 2016 yılında yoğun bir şekilde gündem olmuş, TCK 103. ve 104. maddelerde değişiklikler yapılmıştı. Öncesinde rıza yaşı 15 iken yapılan düzenlemelerle rıza yaşı 12’ye çekilmiş ve öncesinde failin yaşı mağdurdan beş yaş büyük olduğunda iki kat ceza verilmesi öngörülürken, yapılan düzenlemelerle yaş farkının fazlalığının cezada artırıma neden olması engellenmişti. Ayrıca, resmi nikahın dini nikahtan önce kıyılması zorunluluğunun ortadan kalkmasıyla, müftülüklere nikah kıyma yetkisinin verilmesi, yenin doğanın nüfus bildiriminde sözlü beyanın geçerli kılınması gibi yasal düzenlemelerle çocuk evliliklerinin ve erkeklerin çok eşliliğinin önü açılmıştı.[4] Böylece 2016 itibariyle çocuk hakları ve kadın hakları aleyhine son derece olumsuz yasal düzenlemeler yürürlüğe girmişti. Aynı dönemde çocuk tecavüzlerinde, failin mağdurla evlendiği vakalar için “af” tasarısı da gündeme gelmişti. Ancak KADEM gibi devlet güdümlü kadın örgütleri de dahil olmak üzere[5], her kesimden gelen tepkiler üzerine tasarı geri çekilmişti.[6]
Aynı tasarı geçtiğimiz günlerde yeniden gündeme geldi. CHP milletvekili Atilla Sertel “erken evlilik mağdurları”na af çıkartılması için Cumhurbaşkanı Erdoğan’a çağrıda bulundu ve bu çağrı AKP tarafından, tahmin edileceği üzere, gayet olumlu bir şekilde karşılandı. İktidar ve ana muhalefet partisinin uzlaşıyor göründüğü bu konu aleyhine açıklama yapan, soru önergesi sunan CHP’li[7] ve HDP’li[8] kadın milletvekilleri de oldu. Sertel’in açıklamaları, 2016 yılında Bozdağ’ın ve Yıldırım’ın yaptığı açıklamalarla birebir paralellik taşıyor.[9] Argümanlar temel olarak, yasanın karşılılıklı “rızanın” olduğu durumları kapsayacağı, şiddet ve zorlamanın olduğu vakaların yasanın kapsamının dışında kalacağı, “rızaya dayalı” evliliklerde kocanın hapiste olmasının kadını ve çocukları da mağdur ettiği, toplumsal olarak kabul gören evliliklerin söz konusu olduğu ve de bu konuda hem erkeklerden hem de kadınlardan yoğun bir talep olduğu üzerine kurulu. Bu alanda çalışma yürütenlerin de sıklıkla vurguladığı üzere, çocuk evliliklerinde, yani çocuk istismarlarında, “rızanın” aranması çocuk hakları ihlalidir. Ayrıca, bu konudaki “toplumsal talep” konusunda kamuya açılmış kapsamlı bir araştırma yok. Geçtiğimiz dönemde özellikle Suriyeli göçmenlerin bu konuda “mağdur olduğu” gündeme getirilirken, son süreçte özellikle Romanların[10] bu konuda taleplerinin olduğu dile getiriliyor. Böylesi bir talebin yaygın düzeyde olduğu varsayılsa bile, hak ve özgürlükler konu olduğunda belirleyici olan toplumsal talepler değil, hakların ve özgürlüklerin korunması olmalıdır. Devletin görevi, mağduriyetleri ortadan kaldırma adına çocuk istismarcılarını “affetmek” değil, bu istismardan zarar görmüş olan kadınlar ve çocuklar için sosyal güvenceler sağlamak olmalıdır.
AKP’nin cinsiyet politikaları İslamcı (dönemsel/bağlamsal olarak cihatçı ya da muhafazakar) ataerkil politikalar etrafında şekilleniyor. Aileyi merkeze alan, kadınların çok çocuk doğurmasını teşvik eden, erken yaşta evlilikleri teşvik eden, kadınlar için boşanmayı zorlaştıran kurumsal ve yasal değişikliklerle/düzenlemelerle bu politikalar etrafında yeni bir toplumsal düzen kurulmaya çalışılıyor. Çocuk evliliklerinin yasallaştırılması da kurulma aşamasında olan bu yeni toplumsal düzenle uyumlu. Ayrıca seçimler öncesinde, kimi haberlere göre 4000 kimi haberlere göre 10.000 kişiyi etkileyecek bu af yasasının, oy toplamada da katkısının olacağı düşünülüyor olabilir. Ancak bu konuda yapılmış, kamuya açılmış bir araştırma olmamakla birlikte, 2016 yılında çocuk tecavüzcülerine (mağdurla evlendikleri takdirde) af getiren yasa tasarısının AKP tabanındaki kadınlar arasında oldukça yüksek oranda tepki topladığı söyleniyordu. Dolayısıyla bu yasa tasarısı AKP açısından bir risk de barındırıyor olabilir.
Çocuk tecavüzcülerine af talebinin bir CHP milletvekili tarafından gündeme getirilmesini de ayrıca ele almak gerekiyor. CHP’nin seçim sürecinde sağ seçmenden oy alabilmek için izlediği politikalar farklı bağlamlarda çokça tartışıldı. HDP’den tamamen uzak durup, İYİ Parti ile ittifak yaparak bu politikalarını somutlaştırdı. Dolayısıyla Atilla Sertel’in çıkışını ve partisi içinde çoğunlukla destek bulmasını, ilk elden bu çerçevede değerlendirip, popülist politikalar çerçevesinde değerlendirmek mümkün. Ancak bu çıkış, bu tespitin bir adım ötesine geçmeye de olanak veriyor. CHP’li kimi kadın milletvekillerinin çıkışlarına ve seküler kadın tabanının “potansiyel” tepkisine rağmen, CHP parti düzeyinde AKP’nin İslamcı cinsiyet politikalarını destekliyor görünüyor. CHP nasıl askeri politikalar, uluslararası politikalar ve anayasal düzenlemeler bağlamında AKP’nin politikalarını devlet politikası olarak görüp destekliyorsa, toplumsal yapıyı kökten değiştirecek yeni İslami ataerkil politikaları da aynı şekilde destekliyor olabileceğinin ipuçlar da açığa çıkıyor.
[1] Yerel Seçimler: HDP, Kadın Beyannamesi’ni Diyarbakır’da açıklayacak, 30 Ocak 2019. <http://gazetekarinca.com/2019/01/yerel-secimler-hdp-kadin-beyannamesini-diyarbakirda-aciklayacak/>
[2]KA. DER, 5 Aralık 1934 – Türkiye’de Yaşayan Kadınların Seçme ve Seçilme Hakkını Elde Etmesi, 4 Aralık 2018. <http://ka-der.org.tr/5-aralik-1934-turkiyede-yasayan-kadinlarin-secme-ve-secilme-hakkini-elde-etmesi/>
[3] Leyla Kılıç, Bıyıklı Siyaset, 12 Aralık 2018. <http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/siyaset/1167144/_Biyikli_siyaset_.html>
[4] Bu konuyla ilgili detaylı değerlendirmeler için Feminist Yaklaşımlar Dergisi’nde yayınlanan, Hülya Gülbahar (Ekim 2016) ve Canan Arın (Ekim 2017) ile yapılan söyleşilere bakılabilir: http://www.feministyaklasimlar.org/sayi-33-ekim-2017/kadin-haklarinda-ve-cinsel-suclarda-kanun-degisiklikleri-uzerine/#_ednref http://www.feministyaklasimlar.org/sayi-30-ekim-2016/yeni-turkiyede-kadin-ve-cocuk-haklari-uzerine/
[5] https://www.evrensel.net/haber/296264/cocuk-istismarinin-cezasiz-kalmasina-kadem-de-itiraz-etti
[6] https://www.bbc.com/turkce/haberler-turkiye-38025270
[7] CHP milletvekili Gamze Akkuş İlgezdi: “Türkiye’nin yakın geçmişi berdel’i kabul etmediği, başlık parasına evlendirilmeye direndiği için intihara süsü verilerek, ölüme sürüklenen çocukların acı hikayeleri ile dolu. Oysa bizlerin görevi, öncelikle yasalarımızda var olan çocuk tanımları arasındaki farkı kaldırmaktır. Yasal evlilik yaşını 18’e çekmektir ve ne olursa olsun 18 yaşından küçük çocukların evlendirilmesinin önüne geçecek yasal adımların atılmasını sağlamak olmalıdır.” https://www.birgun.net/haber-detay/cocuk-istismarcisina-evlilik-affi-gundemde.html
[8] HDP milletvekili Merak Danış Beştaş: “İktidar partisi yerel seçim öncesinde cinsel istismar ve tecavüz sanıklarına af niteliğinde bir yasal düzenlemeyi yeniden kamuoyu gündemine sokmuştur. Bu düzenlemenin hayata geçmesi halinde cinsel istismar ve tecavüz vakalarında artışın çok daha fazla olacağı ve küçük kız çocuklarının erken yaşta evliliği kaçınılmaz olacaktır” https://bianet.org/bianet/erkek-siddeti/204486-cinsel-istismarin-onunu-acan-duzenlemenin-amaci-nedir
[9] Karşılaştırma için bkz: https://kazete.com.tr/haber/cinsel-istismar-sucuna-giren-cocuk-evlilikler-en-cok-kiliste-58684 https://www.bbc.com/turkce/haberler-turkiye-38025270 http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/turkiye/634040/AKP__tecavuzculere_af_getiren_tasariyi_geri_cekti.html
[10]Konuyla ilgili olarak Hacer Foggo’nun açıklamalarına bakılabilir: http://bianet.org/bianet/hukuk/204479-evlilik-affi-yasasini-antakyalioglu-ve-foggo-degerlendirdi