“Madame Vestris”

Sevilay Saral

1797’de, Ocak ayında Lucia Elizabeth Bartolozzi adıyla dünyaya geldi. Theresa Jansen ile Gaetano Stefano Bartolozzi’nin kızıdır. Doğum yeri 72 Dean Street, Soho, Londra’dır. Bir diğer anlatıma göre Napoli’de doğduğu söylenir ama bu ihtimal oldukça düşüktür. İlk müzikal eğitimini Dr. Jay ve Domenico Corri’den almıştır.

28 Ocak 1813’de, Kraliyet Tiyatrosu’nun baş dansçısı ve usta baleti Armand Vestris ile St. Martin Kilisesi’nde evlendi. Evlendiğinde henüz 16 yaşındaydı. Evlilikleri fazla uzun sürmedi; 1820’de ayrıldılar. Tiyatro dünyasında Madame Vestris olarak tanınan ünlü opera şarkıcısı ve oyuncu 1815’ten itibaren, hem Londra hem de Paris’te sahneye çıkmaya başladı. İlk olarak 1815 yılında İtalian Operası’nda, daha sonra Comedie Française’de sahneye çıktı. Burada ileriki tiyatro çalışmalarında oldukça geliştireceği gerçekçi kostüm yaklaşımı ile tanıştı.

1820 yılında Mozart’ın bir taşlamasında oynadığı Don Giovanni rolündeki başarısından sonra, Madame Vestris “hafif opera” ve özellikle erkek rollerinde sahneye çıkan bir balad şarkıcısı ve komedyen olarak doğal üslubuyla oldukça ünlü oldu.

Madame Vestris 1831’den 1839’a kadar Olympic Tiyatroda yönetici olarak çalıştı. Bu dönemde başarılı sahne çalışmalarına imza attı. Olympic Tiyatroya 1835 yılında katılan Charles Mathews ile 1838 yılında evlendi. Beraber sahneledikleri oyunlarla “hafif komedi” türünün en önemli isimleri oldular. Olympic Tiyatrodan ayrıldıktan hemen sonra Amerika turnesine çıktılar. Ve 1839 yılında Covent Garden Tiyatrosunu yönetmek üzere geri döndüler.

Madame Vestris, Covent Garden’da Bir Yaz Gecesi Rüyasını sahneledi. 59 kez sahnelenen bu oyun için, kılı kırk yararak, bütün ayrıntılar üzerinde çalışmış olmasına rağmen oyun, Covent Garden’a fazla bir ticari başarı getirmedi. Öte yandan bu oyunda kendisinin üstlendiği Oberon rolüyle, tiyatroda kadın oyuncuların oynadığı Oberonlar geleneğini başlatmış oldu.

1842 yılında Covent Garden’ı bıraktıktan kısa bir süre sonra yine Charles Mathews ile beraber Lyceum’un yönetimini üstlendiler. Burada “hafif komedi” türüne döndüler ve oldukça başarılı oyunlar sahnelediler. Ayrıca İngiliz seyircisini bazı Fransız oyunları ile tanıştırdılar. Ünlü tiyatrocu Laura Keene de burada Madame Vestris ile çalışmış ve onun sanatsal becerilerinden çok fazla şey öğrenmiştir.

Madame Vestris başarılı bir yönetmendi ve bunun çalışma yöntemleri ile ilgili bir çok nedeni vardı. Öncelikle, bir yapımdaki tüm öğelerle yakından ilgileniyor ve bu öğeleri bir bütün şeklinde koordine ediyordu. İkinci olarak, Madame Vestris mekan tasarımlarına ayrı bir özen gösteriyordu; öyle ki önceden de benzeri bir versiyonun kullanılmış olmasına karşın, yapımlarında sıklıkla kullandığı “kapalı dekor”u İngiltere’ye tanıtan ilk yönetmen olarak tanımlanıyordu. Vestris, Fitzball’ın Jonathan Bradford (1833) adlı eserinde, ikisi üstte, ikisi de altta olmak üzere, tam dört ayrı oda tasarımını aynı sahne üzerine monte ettirmişti. O sıralarda bu tür bir sahne düzenlemesinin nasıl gerçekleştirildiği bilinmiyordu, ancak bilinen bu uygulamaların “kapalı dekor” düzenlemelerini çağrıştırmasıydı. Sonuç olarak, yapımlarında “kapalı dekor” tasarımlarına muntazam olarak yer veren ve dolayısıyla mekan setleriyle oyun alanını tümüyle çevreleyen ilk İngiliz yapımcısı Madame Vestris’ti. Olympic Tiyatroda “kapalı dekor” düzenlemelerinin hangi yıl kullanıldığına dair çıkan tartışmalara karşın, 1832 yılında çıkmış olması olasıdır. Çünkü “kapalı dekor” setleri 1834 yılında Drury Lane’de, 1837 yılında ise Covent Garden’da görülmeye başlanmıştı. Ancak yine de 1870 yılına gelinceye kadar tam anlamıyla kullanılmaları söz konusu olmadığından hala bir yenilik olarak kabul ediliyorlardı.

Madame Vestris sahnelediği oyunlardaki mekan tasarımlarına da ayrıca özen gösteriyordu. Sahne üzerindeki mekanları gerçek yaşamdaki odalar şeklinde döşüyordu. Mekanın gerektirdiği tüm ayrıntılar sahne üzerinde yer buluyordu. Benzer şekilde, özenli ve ayrıntılı bir çalışma da kostümler için yapıyordu. Oyuncular abartılı kostümler yerine, gerçek yaşamdakine benzer giysiler giyiyorlardı. Bir oyun sahnelendikten sonra bile bu yaklaşım devam ediyordu. Eskiyen ya da kötü görünen her şeyin yerine yenisi hazırlanıyordu. Bu ayrıntılı ve masraflı çalışma sanatçıyı sık sık maddi sıkıntıya sokuyordu.

Madame Vestris’in bir kadın olarak, bir tiyatroyu tek başına yönetiyor olması dönemi düşünüldüğünde oldukça önemlidir. Yöneticisi olduğu Olympic Tiyatronun açılış gecesinde seyircilere bir konuşma yapar. Bu konuşmasında daha önce hiçbir kadının bir sahneye sahip olmadığını söyler ve kendisinden İngiltere’deki tiyatro salonlarının ilk kadın yöneticisi olarak söz eder.  Maceracı ve savaşçı bir kadın olan Madame Vestris seyircilerden bu girişimi desteklemelerini ve kendisine daha çok cesaret vermelerini ister.

Yönetici olarak işe başladığı dönemde Londra’da tiyatroların durumu pek iyi değildir. Tiyatro işletmeciliği maddi getirisi açısından umut vaat etmeyen  bir iş girişimi durumundadır. Gerçekten de salonların doluluk oranları oldukça düşmüştür. Bu dönemde tiyatro izleyicisi ağırlıklı olarak, hızla büyüyen şehirde sayısı gün geçtikçe artan işçi sınıfıdır. Onlar da tiyatroların en ucuz koltuklarını doldurmaktadır.

Bu durumun sebep ve sonuçları üzerine birçok tartışma vardır. Bir görüş bu durumu “İngiliz tiyatrosunda ayak takımının zaferi” olarak değerlendirir. Başka bir görüş bu durumu yarım-fiyat sisteminin yaygınlaşmasına bağlar. Yine bu dönemde fahişeler de tiyatro izleyicilerinin arasına katılmıştı.

Alman yazar Hermann Puckler-Muskau 1826 yılında Londra’ya yaptığı bir gezi sonrasında yazdığı bir yazıda bu durumdan şikayet ediyordu. Yazısında İngiliz tiyatrolarında bir yabancı için en çarpıcı şeyin görülmemiş şekilde kaba ve vahşi olan seyirciler olduğundan söz ediyordu. “Sonuç olarak daha üst ve daha uygar sınıflar sadece İtalyan operasına ve nadiren Devlet tiyatrosuna gidiyorlar” diye belirtiyordu.

Londra’da dönemin tiyatro ortamı bu şekildeydi ama Madame Vestris tiyatrosuna tekrar üst sınıfı çekmek ve oyunlarını kibar bir seyirci kitlesinin önünde oynamak istiyordu. Ve bu hayalini gerçekleştireceği Olympic Tiyatro, tiyatro dünyasında en küçümsenen ve en karanlık mekanlarından biriydi. Londra’da orta sınıf aileler çoğunlukla şehrin banliyölerinde yaşıyorlardı. Ve tiyatrolarda gece 1:00 ya da 2:00’ye kadar süren akşam programları bu seyirciler için uygun değildi. Madame Vestris bu seyircileri tiyatroya çekmek için akşam programlarını kısalttı. Bu şekilde akşam programları birer oyunluk gösterimlere dönüştü. Seyircilerin gece yarısından önce evlerine ulaşmalarını sağlayan bu girişim başarılı oldu. Ayrıca tiyatroda uygulanan yarım-fiyat sistemini kaldırdı. Oyunlarının bilet fiyatları yüksekti, bu şekilde gürültücü alt-sınıf seyirciyi tiyatrosundan uzak tutmayı sağladı. Sahne üstü ve tiyatro salonuna gösterdiği yaklaşımı tiyatronun çevresine de taşımıştı. Yöneticiliğinin son dönemlerinde tiyatro etrafında yüksek sesle mallarını satmaya çalışan seyyar satıcılara yasaklar getirdi. Bütün bu uygulamaların sonucunda Olimpic Tiyatro Londra’nın popüler tiyatro mekanlarından birisi oldu.

Oyunculuk yeteneğinin yanı sıra Madame Vestris’in en büyük başarısı döneminde tiyatronun yeniden canlanmasıdır. Olympic Tiyatroda yönetici ve yönetmenlik yapmaya başladığı zaman, “kapalı sahne”, ayrıntılı dekor ve sahne donanımı kullanımı gibi yenilikçi konseptleri uygulamaya başladı. Lucia Elizabeth Bartolozzi 19. yüzyılda ünlü bir tiyatro icracısıydı. 8 Ağustos 1856 yılında ölümünden sonra popülaritesi azaldı ve maalesef birçok modern tiyatro tarihçisi onu hatırlamamaktadır.

20.02.2007

Kaynakça: