7 Kadın Turne Notları

Selin Aydınoğlu, Özlem Pehlivaner / Mart 2006

7 Kadın adlı oyunumuzu ilk kez 2004 yılında, Boğaziçi Üniversitesi Kadın Araştırmaları Kulübü’nün 8 Mart Dünya Kadınlar Günü vesilesiyle düzenlediği Kadın Şenliği kapsamında üniversite kampusünde sergiledik. Daha sonra Mayıs ayında İstanbul Alternatif Tiyatrolar Platformu’nun (İATP) organize ettiği Amatör Tiyatro Günleri’nde seyirci karşısına çıktık. Oyunun galası ise yine aynı ay içinde Muammer Karaca sahnesinde yapıldı. Bu oyunlarla İstanbul içinde seyirciye ulaştıktan sonra yeni sezonda oyunumuzu İstanbul dışına da taşıma kararı aldık. Kadınların Tiyatrosu formunu farklı şehirlerdeki kadınlara ulaştırmak ve bu formu tartışma olanağı bulmak bizim için çok önemliydi. Gittiğimiz yerlerde hem oyuna hem de Kadınların Tiyatrosu formuna dair seyircilerden pek çok yorum/eleştiri aldık ve çeşitli tartışmalar yaşadık. 2004’ten bu yana oyunumuzu hem İstanbul’da hem de İstanbul dışında oynamaya devam ediyoruz. Bu yazıyla, Ekim 2004’ten beri devam eden şehir dışı turnelerimizde edindiğimiz deneyimleri, seyircilerden gelen yorumları ve yaşadığımız tartışmaları paylaşmak ve aynı zamanda belgelemek istedik. Tuzla’da oyunumuzu izleyen kadınların çoğunluğunun türbanlı olmasından ve oyuna farklı yorumlar getirmesinden dolayı, İstanbul sınırları içinde olsa da bu oyunu turne notlarımıza ekledik. Bu kadınların oyun hakkındaki yorumlarını not etmeden geçmek istemedik.

 

ÇORLU TURNESİ

TARİH : 28 Ekim 2004
YER : Tamer Levent Sahnesi
SAAT : 17.00 İlk Oyun, 20.00 İkinci Oyun
ORGANİZASYON : Orhan Kurtuldu
SEYİRCİ SAYISI : 450

İkinci oyunda ise, ilk oyunun aksine, oyunu sanki evlerinin koltuklarında izliyormuşçasına rahat olan kadınlar doldurmuştu salonu. Hiç ummadığımız yerlere dahi tepki verdiler, oyuncuların sahne üzerinde birbirlerine yönelttikleri sorulara cevap yetiştirdiler. Sahne-seyirci ayrımı neredeyse tamamen ortadan kalktı. Aynı salonda, aynı gün içinde birbirinden bu kadar farklı iki seyirci grubuyla karşılaşmanın şaşkınlığıyla tempolu ve yüksek bir oyun oynadık.

ANKARA TURNESİ

TARİH : 27 Kasım 2004
YER : Migros Sanatolia Sahnesi
SAAT : 13.00 İlk Oyun, 18.00 İkinci Oyun
ORGANİZASYON : Ankara Tiyatro Festivali
SEYİRCİ SAYISI : 850

7 Kadın, üretim aşamasından sahnelemeye sadece kadınların yer aldığı Kadınların Tiyatrosu formunda bir oyun. Ancak oyunu sergilediğimiz yerlerde bu formun anlaşılmasında çeşitli sorunlar yaşıyoruz. Ankara’da da benzer sorunlarla karşılaştık. Oyunumuzun ışık sorumlusu arkadaşımız, salonun erkek teknik sorumlusuyla birlikte ışık ayarı yaptı ve teknik sorumlu arkadaşa teşekkür ettikten sonra artık salonu terk etmesini istedi. Teknik sorumlu salonda kalmak konusunda ısrarcıydı. Oyunu mutlaka izlemek istediğini, oyun sadece kadınlara yönelik olsa da kendisi için farklı bir uygulama olabileceğini, teknik sorumlu olduğu için ışık odasında mutlaka bulunması gerektiğini söyledi. Kendisine, ışıkçımız bir kadın olduğundan ve teknik anlamda bir kadına güvenilmeyeceğini düşündüğünden rahatsız mı olduğunu, yoksa oyunu çok merak ettiğinden mi böyle davrandığını sormadık. Ancak onu salondan çıkarmamız dakikalar aldı.

İlk oyunu ÖDP ve Eğitim-Sen’li kadınların düzenlediği “Kadına Yönelik Şiddete Hayır” etkinlikleri kapsamında sendikalı kadınlara oynadık. Seyirciler salona alınırken Eğitim-Sen’li olduğunu söyleyen bir erkek, oyuna erkeklerin alınmamasını protesto etti. Kendisine oyuna erkeklerin neden alınmadığını anlatmaya çalışan arkadaşımıza “Siz beni içeri almıyorsunuz ama seyirciler arasındaki kadın arkadaşlarım da bu durumdan rahatsız! Oyunu protesto edecekler, göreceksiniz!” dedi. Ancak oyun sonunda protesto ile karşılaşmadık. Protesto yerine seyirci alkışlarını duyan ve Eğitim-Sen’li kadınların oyundan eğlenerek çıktığını gören Eğitim-Sen’li protestocu erkek, büyük bir hayal kırıklığına uğramıştır herhalde.

ESKİŞEHİR TURNESİ

TARİH :5 Aralık 2004
YER : Anadolu Üniversitesi
SAAT : 15.00
ORGANİZAYON : Eşkişehir Anadolu Üniversitesi Tiyatro Kulübü
SEYİRCİ SAYISI : 250

Eşkişehir Anadolu Üniversitesi Tiyatro Kulübü yıllardır kültürel/sanatsal anlamda ilişkilendiğimiz bir yapı. Tiyatro Boğaziçi olarak bu yıl “fiziksel aksiyon” başlıklı bir atölye çalışması ve biri Pilavdan Dönenin Kaşığı Kırılsın diğeri 7 Kadın olmak üzere iki oyunla Eskişehir Anadolu Üniversitesi’ne davet edildik. 7 Kadın’ın oynanmasından iki gün önce atölye çalışması tamamlandı ve bir gün önce Pilavdan Dönenin Kaşığı Kırılsın oyunu sahnelendi. Dolayısıyla Tiyatro Boğaziçi’li diğer arkadaşlar bizden önce, Eskişehir’deki amatör tiyatro grupları ile tanışma fırsatı buldular ve 7 Kadın’ın organizasyonunu yapan tiyatrocu kadınların yaşadığı sorunlara tanık oldular. Bu tiyatrocu kadınların bizim adımıza belli tartışmalara girdiklerini ve Kadınların Tiyatrosu formuna dair yeterince bilgi sahibi olmadıklarından zor durumda kaldıklarını öğrendik. Biz Boğaziçi Üniversitesi’nde yıllardır sadece kadınlara açık etkinlikler düzenlediğimiz için, kampüs ortamında artık bir gelenek haline gelen bu formun Eskişehir Anadolu Üniversitesi’nde böyle bir tepki ile karşılaşabileceğini düşünmemiştik. Oysa benzer sıkıntılarla biz de yıllar önce karşılaşmıştık. Bu nedenle oyunumuzu taşıdığımız yerlerle önceden ilişki kurarak oyunun formatına dair grubumuzun tavrını iyice anlatmanın gerekli olduğuna karar verdik.

Oyunun formuna dair tepkiler, seyirciler salona alınırken de devam etti. “Neden kocamla oyunu seyredemiyorum ki?” diye soran bir kadın seyirciye, kapıda görevli olan arkadaşlarımız bunu oyundan sonra tartışmayı teklif ettiler. Aynı kadına oyundan sonra fikrini sorduklarında, “Bunu sadece kadınlar izleyebilir, bu oyuna kocamla gelmezdim” cevabını aldılar.

Oyun sonrasında Eskişehirli arkadaşların organize ettiği söyleşiye oyunu izleyen yaklaşık elli kadın katıldı. Bu şekilde, önceden tam olarak anlatamadığımız Kadınların Tiyatrosu formunu ve oyunun çalışma sürecini etraflıca anlatma ve seyircilerle tartışma fırsatı bulduk. Sohbete katılan kadınlar beğenilerini dile getirmekle beraber oyundan daha ajitatif beklentilerinin olduğunu söylediler. Eskişehirli kadınlarla ilişkilerimizi daha da ileriye taşıma olanağı yakaladığımızı ve bunu devam ettirmemiz gerektiğini düşünüyoruz.

İZMİR TURNESİ

TARİH :5 Mart 2005
YER : Narlıdere Atatürk Kültür Merkezi
SAAT : 15.00
ORGANİZASYON : Kazete ve Ege Kadın Dayanışma Vakfı (EKDAV)
SEYİRCİ SAYISI : 450

7 Kadın’ı EKDAV’ın ve bir kadın gazetesi olan Kazete’nin düzenlediği 8 Mart Dünya Kadınlar Günü etkinlikleri kapsamında oynadık. EKDAV’da çalışan kadınlar Narlıdere Belediyesi bünyesinde yeni kurulan bir kadın danışma merkezi olan GÜNIŞIĞI’nda da çalışma yapıyorlardı. Oyunu Narlıdere Belediyesi’ne bağlı yeni açılan Narlıdere Atatürk Kültür Merkezi’nde oynadık. Bu sayede İzmir Narlıdere bölgesinde çalışan bu kadın kurumlarını tanıma ve ilişki geliştirme olanağı bulduk.

Salona seyirci alınırken diğer turnelerimizde olduğu gibi oyunu izlemek isteyen erkeklerle karşılaştık. Bu erkeklerden birini, kapıdaki görevli arkadaşlarımız yerine, seyirciler arasından bir kadın uyardı. Salona alınması bir kadın tarafından engellenen erkek bağıra çağıra ayrıldı. Bir diğerinin içeri girmesini ise erkek salon görevlilerinden biri engelledi. Bir erkek tarafından uyarıyı alan bu kişi, sakin ve ikna olmuş bir şekilde salondan ayrıldı. Bu iki erkeğin farklı tepkilerinin nedenini anlamak kolay değil; ancak bu durum bizde bir kadın tarafından geri çevrilmenin erkeklere pek de hoş gelmediği düşüncesini uyandırdı.

İzmir’in Narlıdere İlçesi, ağırlıklı olarak düşük gelirli insanların yaşadığı, İzmir’in göç alan bölgelerden biri. Oyuna ilçe halkından Kürt kadınlar da yoğun bir ilgi göstermişlerdi. Şilan tiplemesinin her repliği tepki buldu, söylediği türkü sırasında salonda tempo tutuldu. Ancak bu durumdan rahatsız olan kadınlar da vardı. Oyunun başında 10–15 kişinin oyunu terk ettiğini öğrendik. Kazete’den Berrin Hanım, daha çok gençlerin oyunu beğendiğini, orta yaşlı kesimin ise özellikle politik tartışmalardan rahatsız olduğunu ve oyuna mesafeli yaklaştığını söyledi. CHP tandanslı seyircilerden bazıları, oyunun eğitim yönü güçlü olduğu için erkekler tarafından izlenmesi gerektiğini söylediler.

TUZLA TURNESİ

TARİH :14 Mayıs 2005
YER : Tuzla İdris Güllüce Tiyatro Salonu
SAAT : 20.00
ORGANİZASYON : İBB Kültür A.Ş.
SEYİRCİ SAYISI : 100

Diğer turnelerden farklı olarak Tuzla’daki seyircilerin çoğunluğunu türbanlı kadınlar oluşturuyordu. Görüştüğümüz bu kadınlar, genel olarak oyunun dramaturjisini ve “kadınlar matinesi” fikrini beğendiklerini söylediler. Sınırlı da olsa oyunda yaptığımız türban vurgusuyla ilgili ne düşündüklerini sorduğumuzda, kadınlardan biri bu sorunun daha fazla vurgulanabileceğini söyledi. Eğer kendisi sahnede olsaydı Nergis tiplemesine “Buna tahammül edemiyorsan, buradan gidersin. Ben nasıl senin tercihlerine karışmıyorsam, sen de benimkine karışamazsın.” diyeceğini de belirtti.

Oyunu izleyen kadınların büyük kısmı kendi yaşadığı sorunların daha çok işlenmesi/vurgulanması gerektiğini düşünüyor. Oyundaki yedi kadın tipi de birbirinden oldukça farklı kadınları temsil ediyor. Ancak tabii ki yedi kadın tipi, tüm kadınların çeşitliliğini ve farklığını anlatmak için yeterli değil. Ancak sadece bir saatlik bir oyunda tüm kadınların sorunlarının tartışılması pek de mümkün olamıyor.

DİYARBAKIR TURNESİ

TARİH : 29 Mayıs 2005
YER : Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Tiyatro Salonu
SAAT : 15.00
ORGANİZASYON : Diyarbakır Kültür ve Sanat Festivali
SEYİRCİ SAYISI : 250

Diyarbakır turnesi 7 Kadın için ayrı bir öneme sahipti. Oyunda bir barış annesi karakterinin bulunması ve oyunun iki dilli olması nedeniyle bölgedeki kadınlardan gelecek yorumları çok merak ediyorduk. Şilan tiplemesini oynayan arkadaşımız oyunun çalışıldığı süreçte Kürtçe dersleri almıştı. İstanbul’daki oyunlarımızda Kürtçe kullanımına dair olumlu eleştiriler gelmiş olsa da, bölgede oynayacağı için oldukça heyecanlıydı. Oyunun sonunda seyircilerden bazıları kendisinin Kürt olup olmadığını sordu.

Oyun öncesi hazırlıklarımızı tamamlamak üzere salona girdiğimizde, festival kapsamında çalışan bir erkekle, oyunun neden sadece kadınlara açık olduğuna dair oldukça gergin bir tartışma yaşadık. Festival organizasyonunda çalışan, tiyatroyla uğraşan bu kişi, kadınların tiyatrosu formunu anlamamakta ısrar etti ve bizi çok gerici bir noktada olmakla suçladı. Hatta bütün önlemlere rağmen, salonun gizli girişlerini kullanarak mutlaka oyunu izleyeceğini söyledi. Ancak tabii ki amacına ulaşamadı.

Festival organizasyonuyla, oyunun kitabının seyircilere dağıtılması için bir anlaşma yapmıştık. Bu anlaşma doğrultusunda oyundan sonra seyircilere kitabı dağıttık. Bu şekilde kitabın dağıtımı için alternatif bir kanal yaratmış olduk ve bundan sonra ilişki kuracağımız organizasyonlara da bu teklifi sunmaya karar verdik.

Seyircilerle oyun sonrasında yapacağımız söyleşi için konuşmaları Kurmancî’ye çevirecek bir çevirmen ayarlamıştık. Söyleşiye katılan kadınlardan biri “Çevirmene gerek yok, zaten buradaki herkes Türkçe biliyor. Çeviri çok zaman kaybettiyor.” dedi. Ancak tabii ki mesele herkesin Türkçe biliyor olması değildi, sadece biz değil salondaki bazı kadınlar da çevirmen konusunda ısrar ettiler. Türkçe bilseler de konuşulanları Kürtçe dinlemek istediklerini söylediler.

MARDİN TURNESİ

TARİH : 25 Eylül 2005
YER : Ana Çocuk Sağlığı Merkezi Toplantı  Salonu
SAAT : 14.00
ORGANİZASYON : Kızıltepe Kadın ve Çocuk Festivali
SEYİRCİ SAYISI : 200

Tiyatro Boğaziçi olarak ilk defa Mardin’e turne düzenledik. Aysel ve Ayşan’ın festival etkinliklerini izlemek için Mardin’e oyundan önce gitme fırsatları oldu. Bu şekilde kadın hareketinden birçok kadınla tanışma olanağı yakaladık. Festival etkinliklerine yurt içinden olduğu kadar yurt dışından da aktivist kadınlar katılmıştı. Festivale katılan kadın kurumlarına Feminist Kadın Çevresi’ni tanıttık ve dergimiz “Feminist Çerçeve”yi hediye ettik. Burada kurduğumuz ilişkiler bundan sonra da devam edecek.

Festival programının yoğunluğu nedeniyle, oyunun başlamasından sadece yarım saat önce salona girebilecektik. Bu nedenle bütün hazırlıklarımızı bir gün öncesinden tamamlamıştık. Oyuna yarım saat kala bize, polisin festivaldeki bütün etkinlikleri takip edip kamera kaydı aldığı söylendi. Biz de oyunumuzu ancak kadın bir polis memurunun izleyebileceğini, kesinlikle oyun sırasında kamera çekimine izin vermeyeceğimizi belirttik. Bunun üzerine bir tartışma başladı. Festival organizatörleri bu tartışmaya girmemeyi tercih ettiler. Tartışma esnasında bir polis, “Kamera kaydını sadece biz izleyeceğiz. Herhangi bir ‘suç’ unsuru bulunmazsa kaydı imha edeceğiz, merak etmeyin.” dedi. Prensip olarak kesinlikle oyunun kaydını vermek istemediğimizi belirttiğimizde ise, kendisinin yapabileceği bir şey olmadığını, bunun kaymakamın emri olduğunu ve mutlaka çekimin yapılacağını söyledi. Biz kulise geçip hazırlıklarımızı tamamladık, ancak oyuna kamera sokulmasında diretilirse oyunu oynamamaya karar verdik. Ayşan, Emniyet Müdürü ve kaymakamla durumu konuşmaya gitti. Önce komiserle görüştü. Komiser oyuna kamera sokulmasında diretti. Daha sonra Kaymakam’la görüştü. Kaymakam da topu Emniyet Müdürü’ne attı. Ayşan’ın uzun uğraşları sonrasında neyse ki Emniyet Müdürü oyuna kamera sokulmamasını kabul etti ve biz de oyunumuzu oynayabildik.

Bu oyundan sonra da oyun kitabımızı seyircilere dağıttık. Daha sonra seyircilerle söyleşi yaptık. Kadına yönelik şiddet konusunda çalışmalar yapan bir kadın, bu konunun vurgusunun az olduğunu söyledi. Ancak tartışma ilerledikçe bazı kadınlar, Neriman karakterinin kocasından gördüğü şiddeti saklamasının, olayı örtbas ediş biçiminin gerçek hayatı birebir yansıttığını söylediler. Oyunu oynadığımız Mardin’in Kızıltepe ilçesinde ağırlıklı olarak Kürtler yaşıyordu. Söyleşide konuştuğumuz bir kadın, Türkçe bilmeyen Kürt kadınların da oyunu sıkılmadan izlediğini ve takip edebildiğini söyledi.