21 Mart – 23 Nisan 2022 Feminist Gündem Değerlendirmesi

 

21 Mart- 23 Nisan 2022 tarihleri arasında yaşanan kadın hakları, çocuk hakları ihlalleri ve eğitim alanında yaşanan baskıcı uygulamalar ve şiddet vakaları uzun bir liste oluşturuyor. Bu tarih aralığında karşımıza çıkan şiddet vakaları eğitim kurumlarında yaşanan olaylar, kadına yönelik şiddet vakaları, ev içi şiddet yakın çevrede gerçekleşen olaylar ve devlet kurumlarında ve doğrudan devlet görevlilerinin uygulayıcısı olduğu şiddet vakaları olarak sıralanabilir.

 

Kadına Yönelik Şiddet

Son dönemde kadına yönelik şiddetle ilgili yeni yasal düzenlemeler gündeme gelse de var olan kanunların dahi etkin bir şekilde uygulanmadığı bir siyasi ortamda kadına yönelik şiddetin göstermelik yasal düzenlemelerle önlenemeyeceği oldukça açık. Bu durum bu dönemdeki bazı davaların ve vakaların gidişatına bakılarak da görülebilir. Örneğin;

  • Ankara’da, 15’inci kattan atlayarak yaşamına son veren Eda Nur Kaplan’a ölümünden bir hafta önce cinsel saldırıda bulunduğu suçlamasıyla tutuklu yargılanan iki sanıktan Yusuf Güzelyurt tahliye edildi.
  • Manisa’da kendisinden boşanmak isteyen kadını boğazını keserek yaralayan ve ağırlaştırılmış müebbetle yargılanan Mikail Oymak’a iyi hal indirimi uygulandı.
  • Gaziantep’te şüpheli şekilde düşerek yaşamını yitiren Duygu Delen’in ölümüne dair açılan davada Mehmet Kaplan hakkındaki gerekçeli karar açıklandı. Kararda, Kaplan’ın Duygu’ya şiddet uyguladığı raporlarla kanıtlanmasına rağmen, Kaplan’ın savunması ve Adli Tıp Kurumu raporu esas alındı.
  • Çocuk yaşta zorla evlendirilen Melek Karaarslan evliliği boyunca cinsel istismara ve sistematik şiddet ve işkenceye maruz kalmış, evli olduğu erkek ve ailesi tarafından 2012 yılında katledilmişti. Dava sonunda evli olduğu Ferdi Karaaslan’a 16 yıl 4 ay, kayınpederi Kutbettin ile kayınvalidesi Naciye Karaaslan’a 6 yıl 3’er ay hapis cezası verildi. Melek’in babası ise beraat etti.
  • Adana cezaevinden izinli çıkan Murat İyik boşanma aşamasında olduğu kadını öldürerek kaçtı.
  • Tekirdağ’da, Ülkü Ocakları eski başkanı Doğancan Kemal Keskin bir kadını darp etti. Emniyette ifadesi alındıktan sonra Keskin serbest bırakıldı.
  • Eskişehir Anadolu Üniversitesi içerisinde bulunan KYK’ye bağlı Yunus Emre Kız Öğrenci Yurdu’na “tesisatçıyım” diyerek giren bir erkek bir kadın öğrenciyi taciz etti. Kadın öğrencilerin yaptığı eylem karşısında yurt yönetimi “Daha önce böyle bir şey olmadı. Büyütmeyelim” diyerek olayı kapatmak istedi.

Bianet’in her ay düzenli olarak hazırladığı Erkek Şiddeti Çetelesi Mart 2022 raporuna göre Mart ayından erkekler 25 kadını ve 3 çocuğu öldürdü, 12 çocuğu istismar etti, 51 kadına şiddet uyguladı, 93 kadını seks işçiliğine zorladı, 3 kadına tecavüz etti.

Devlet güçlerinden kaynaklanan cinsel şiddetin açığa çıkarılması ve hak mücadelesi yürütülmesi ise yine oldukça zor. Cizre’de bir polisin tecavüzüne maruz kaldığını söyleyen bir kadın, tecavüz failinin tehdit ve psikolojik baskıyı sürdürdüğünü açıkladı. İpek Er’in yaşadıkları canlılığını korurken Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı illerden gelen haberlere göre üniformalı failler tarafından şiddete maruz kalan kadınların adli makamlara yaptıkları şikâyetler dikkate alınmıyor, üstü örtülüyor ya da bu mekanizmaları kullanmak isteyenler psikolojik şiddete maruz kalıyorlar. Bu dönemde, İnsan Hakları Derneği Diyarbakır Şubesi, “2021 Yılı Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi İnsan Hakları İhlalleri Raporu“nu açıkladı. İHD’ye yapılan başvurular ve basın taraması yoluyla tespit edilen ihlaller üzerinden hazırlanan rapora göre bölgede 2021 yılında 101 kadın, şiddet sonucu ya da şüpheli şekilde hayatını kaybetti.

İzmir’de Trans Kadınlara Yönelik Şiddet

Bu dönem, trans kadınlara yönelik bir şiddet haberi de İzmir’den geldi. Seks işçisi trans kadınlar, son aylarda artan hak ihlallerine yönelik İHD İzmir Şubesi’nde bir basın açıklaması düzenleyerek son altı ayda yaşadıklarını kamuoyuyla paylaştılar. Kasım 2021’den itibaren trans kadınlara yönelik saldırı ve darp olaylarının ardından Ocak ayında Karabağlar’da bir trans kadın öldürülmüştü. Emniyet’in ise bu olayların üzerine gitmediğini söyleyen kadınlar Kabahatler Kanunu gerekçe gösterilerek translara para cezalarının kesilmeye devam ettiğini, görevini kötüye kullanan görevlilerin keyfi uygulamalarla transların insan haklarını ihlal ettiğini belirttiler. Yaşadıkları evlerin hukuksuz bir şekilde mühürlenerek barınma haklarının ellerinden alınması karşısında evlerin açılmasını talep eden kadınlar, evlere gelen market çalışanları, yemek kuryeleri hakkında dahi tutanaklar tutulduğunu söylediler. Son olarak Aydın Efeler, Kuşadası ve Nazilli’deki ev baskınlarına karşı çıkan kadınlar, tutuklanan İlkim Delal Cemre Özen’in serbest bırakılmasını talep ettiler.

Fethiye Davası’nda Anayasa Mahkemesi Kararı

Bu dönemin en önemli yargı kararlarından birisi Anayasa Mahkemesi’nden (AYM) geldi. Kamuoyunda, Fethiye Tecavüz Davası olarak bilinen 8 kişinin bir kadına toplu tecavüz etmesinin ardından 2007 yılında açılan ve beraatle sonuçlanan davada Anayasa Mahkemesi devleti kusurlu buldu. Pek çok hukuksuzluğun yaşandığı bu davayı kadın avukatlar ve kadın hareketi temsilcileri yıllar boyunca takip etmişlerdi. AYM’nin bu kararı kadınlara yönelik cinsel suçların soruşturulması ve yargılanması süreçlerine ilişkin emsal karar niteliği taşıyor. Dava avukatları, davanın yeniden görülmesi için başvuru yapmaya hazırlanıyor

Bu dönemde AYM’nin verdiği diğer bir karar da milletvekili Leyla Güven ile ilgiliydi. AYM, Leyla Güven’in 2018 seçimlerinde milletvekili seçilip dokunulmazlık kazanması sonrası hakkında verilen tahliye kararına rağmen, savcı itirazıyla yeniden tutuklanmasını “kişi hürriyetinin ihlali” olarak değerlendirdi.

Yargıtay’ın Ayşe Gökkan Kararı

Tevgera Jinên Azad (Özgür Kadın Hareketi) Dönem Sözcüsü Ayşe Gökkan’a örgüt yöneticisi olmak ve örgüt üyesi olmak iddiasıyla yapılan yargılamalarda 30 yıl hapis cezası verilmiş ve dava Yargıtay’a taşınmıştı. Yargıtay 3’üncü Ceza Dairesi, 30 yıl hapis cezasını ölçüsüz ve orantısız olarak değerlendirip bozdu.

Tarlabaşı Toplumunu Destekleme Derneği ve Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Derneği’ne kapatma davaları

Kadınlara ve LGBTİ+’lara yönelik şiddet devam ederken bu şiddete karşı mücadele yürüten kurumlara açılan kapatma davaları devletin şiddeti önlememe politikasındaki ısrarını gözler önüne seriyor. Kapatılma davası açılan derneklerden biri Tarlabaşı Toplumunu Destekleme Derneği. Dernek, Tarlabaşı’nda yaşayan kadın, çocuk ve LGBTİ+’lara yönelik çalışmaları nedeniyle yaklaşık bir yıldır medya üzerinden yapılan karalama kampanyalarının hedefindeydi. LGBTİ+’larla ilgili etkinlikleri gerekçesiyle dernek hakkında kanuna ve ahlaka aykırı hale geldiği gerekçesiyle iki ayrı dava açıldı.

Kadına yönelik şiddeti ve kadın cinayetlerini durdurmak amacıyla 2010 yılında kurulan Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Derneği yıllardır bu alanda etkin bir mücadele yürütüyor. Geçtiğimiz ay bu dernek hakkında da kanuna ve ahlaka faaliyet yürütmek gerekçesiyle kapatma davası açıldı. Davaya gerekçe olarak gösterilen şikayetin skandal boyutunu Gazeteci İsmail Saymaz ayrıntılı bir şekilde haberleştirdi. Bu davaya neden olan olay boşandığı kadına nafaka ödemeyen Ahmet Eliaçık’ın kadın derneklerini şikayet etmesi. AKP üyesi Ahmet Eliaçık, yasal yükümlülüğü olan nafakayı ödemediği için hapse giriyor ve AK Parti Kayseri İl Başkanlığı’nın parayı ödemesi üzerine iki gün sonra serbest kalıyor. Yaşadığı ‘zulmün’ sorumlusu olarak kadın derneklerini gören Eliaçık, Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Derneği’ni kapattırmak için 2016 yılında savcılığa, İçişleri Bakanlığı’na ve Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi’ne e-mail gönderiyor. Devletin bekası, gelecek nesillerin beladan muhafazası için gereğinin yapılmasını arz ediyor ve dilekçesi 6 yıl sonra sonuç veriyor. Derneğin kapatılma davasının ilk duruşması 1 Haziran günü görülecek.

Bu iki dava hem şiddete karşı çalışma yürüten derneklerin örgütlenme özgürlüğü ihlali anlamına geliyor hem de devletin şiddeti önlememe konusundaki sistematik tavrını gösteriyor.

 

Türk Ceza Yasası ve Ceza Muhakemeleri Kanunu’nda yapılması önerilen değişiklikler

Geçtiğimiz dönemde kadına yönelik şiddetle mücadele kapsamında değişiklikler içeren yasa teklifi TBMM Başkanlığı’na sunuldu. Kadınlara ve sağlık çalışanlarına yönelik şiddeti katalog suçlar kapsamına almayı öneren yasa teklifi şiddet vakalarında cezaların artırılmasını ve iyi hal indiriminin kaldırılmasını içeriyor. Israrlı takibin TCK’de başlı başına suç olarak tanımlanmasını ve bu suça 6 aydan 2 yıla kadar hapis cezası talep ediliyor. Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı yaptığı açıklamada bu teklif hazırlanırken kadın örgütlerinden görüş alınmamasını eleştirdi. Devletin kadına yönelik şiddeti önleme konusunda, toplumsal cinsiyet eşitliği ilkesini hayata geçirmediğini belirterek bu şekilde şiddeti önlemeye dönük bütüncül politikalar üretilemeyeceğinin altını çizdi. Yasa tasarısıyla şiddetin çözümünün ceza hukukuna havale edildiğini söyledi.

Israrlı takip suçu, çocuğa, ayrılmak isteyen ya da boşanılmış eşe karşı işlenirse ya da mağdurun okulunu, işini, evini değiştirmesine, terk etmesine neden olursa 1 ile 3 yıl arasında hapis cezası öneriliyor. Mor Çatı avukatlarından Ceren Akkaya, ısrarlı takip suçunun ilk kez ceza kanununda yer aldığını bunun olumlu bir gelişme olduğunu belirtirken cezaların caydırıcılıktan uzak olduğunu söylüyor. Israrlı takip uzun süreye yayılabilen ve kişi üzerinden hasarı büyük olan bir suç biçimi. Cezaların ertelenebilir olduğunu ve bunun fail açısından caydırıcı olmadığını belirten avukatlar, İstanbul Sözleşmesi’nin öngördüğü gibi şiddeti önleyici bütünlüklü politikaların oluşturulmasını talep ediyorlar.

Sorunun yasalarda değil yasaların uygulanmasında olduğuna dikkat çeken Eşitlik İçin Kadın Platformu yaptığı açıklamada şiddetin önlenebilmesi için “mevcut yasaların ve uluslararası sözleşmelerin etkin bir şekilde uygulanması ve başta yargıda olmak üzere toplumsal hayatın tüm alanlarında eşitlik karşıtı söylem ve uygulamalara son verilmesi” gerektiğinin altını çizdi. .

İstanbul Sözleşmesi Danıştay Davasına Çağrı

Hatırlanacağı gibi Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden Cumhurbaşkanı kararıyla çekilmesinin ardından pek çok kadın, kadın örgütü, baro, çeşitli sivil toplum kuruluşları, sendikalar ve siyasi partiler, yürütmenin durdurulması ve kararın iptali talebiyle Danıştay’da dava açmışlardı. 28 Nisan Perşembe günü, Ankara’da Danıştay 10. Dairesi, bu davaları esastan görüşecek. Eşitlik İçin Kadın Platformu, tüm kadın örgütlerine, LGBTİ+ örgütlerine, siyasi partilere ve sivil toplum örgütlerine bu davaya katılım çağrısı yaparak herkesi İstanbul Sözleşmesi’nin bir kez daha savunmaya davet etti.

Kürt Kadın Hareketine Yönelik Baskılar

Hatırlanacağı gibi bu seneki 8 Mart’ın ardından 16 Mart’ta Kürt kadınlarına yönelik bir operasyon başlatılmış, gözaltına alınan 24 kadından 11’inin tutuklanırken diğerleri adli kontrol şartı ile serbest bırakılmıştı. Diyarbakır Şiddetle Mücadele Ağı, gözaltı ve tutuklanma sürecinde kadınların yaşadıkları hak ihlallerine dair İnsan Hakları Derneği Diyarbakır Şubesi’nde açıklama yaptı. Çıplak arama dayatılan kadınların kişi mahremiyetini ihlal eden, psikolojik ve fiziksel bir şiddete maruz kaldıklarını kamuoyuyla paylaştı.

Devlet sınır ötesi operasyonları sürdürürken ülke içinde Kürt siyasi hareketini etkisiz hale getirecek uygulamalara devam ediyor. HDP’nin kapatılma davasına hazırlanırken bu dönemde HDP ve DBP’den 19 vekile ait 23 dokunulmazlık dosyası TBMM’ye sunuldu. HDP’nin kapatılma davasındaki hukuksuzlukları değerlendiren Züleyha Gülüm bu dava ile Kürt kadın siyasetinin de hedef alındığını söyledi. Kayyum siyasetiyle belediyelerin kadın çalışmalarının hedef alınmasının ardından HDP kapatma davası ile Kürt kadınların siyasi kazanımları da ellerinden alınmak isteniyor. HDP’nin uyguladığı eşbaşkanlık sistemi, eşit temsiliyet ve kadınların parti içindeki özerk örgütlenmeleri gibi siyaset alanındaki bu kazanımlar Kürt kadın hareketinin örgütlenmesi sayesinde gerçekleşti. Bu kazanımlar  diğer siyasi partilerdeki kadınlar için de model oluşturuyor.

Çocuk Hakları

 21 Mart- 23 Nisan arasında yaşanan çocuk hakları ihlalleri ve eğitim alanında yaşanan baskıcı uygulamalar ve şiddet vakaları uzun bir liste oluşturuyor. Bu tarih aralığında karşımıza çıkan şiddet vakaları eğitim kurumlarında yaşanan olaylar, ev içi şiddet vakaları, yakın çevrede gerçekleşen olaylar ve doğrudan devlet görevlilerinin uygulayıcısı olduğu şiddet vakaları olarak sıralanabilir.  

Eğitim Kurumlarında Yaşanan Şiddet Vakaları

  • İki çocuğun tecavüze uğradığı, beş çocuğun cinsel istismara maruz kaldığı Erzurum Hacı Bahattin Evgi Yatılı Erkek Kuran Kursu’nun müdürüne işkence suçundan dava açıldı. Gazeteci İsmail Saymaz’ın yaptığı haberde çocuklara şiddet uygulayan altı çalışanın önce görevlerine iade edildiğini, ardından Erzurum Valiliği’nin iade edilen altı görevliyi ve Palandöken müftüsünü açığa aldığını öğrendik. Erzurum Cumhuriyet Başsavcılığı işkenceden soruşturma başlattı; belletmene yedi çocuğa yönelik cinsel istismardan dava açıldı, eski müdür N.K. ve U.G. hakkında Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 94/2-a maddesi gereğince çocuğa karşı işkence suçundan dava açıldı. Haberde, görevini kötüye kullanan Erzurum ve Palandöken müftülüklerinin görevlerinden el çektirilmesi çağrısı yer alıyordu.
  • Aksaray kentinde bir ortaokulda matematik öğretmeni olan ve öğrencisine uyguladığı şiddetle gündeme gelen Ali Rıza Yücel görülen mahkeme sonucu 1 yıl 6 ay hapis cezası aldı. Eğitim Bakanlığı, olayın ardından idari soruşturma kapsamında, Ali Rıza Yücel’in öğretmenlik mesleğine son verdi. Ali Rıza Yücel, İl Milli Eğitim Müdürlüğü’nde memur olarak göreve başladı.
  • İstanbul’da, eğitim almakta olan öğrencileri ağırlayan ve bir tarikata ait olduğu belirtilen erkek öğrenci yurdunda öğrencilere şiddet uygulandı. Öğretmen olduğu iddia edilen bir kişinin, ders sırasında 7 öğrenciye yumruk ve tokatlarla saldırdığı anlar kaydedildi. Bir öğrencinin görüntüleri ailesine göndermesi üzerine olay ortaya çıktı. Medyada büyük tepkiye sebep olan şiddet vakası üzerine CHP Ankara Milletvekili Yıldırım Kaya görüntülerin İstanbul Esenler’de Süleymancılar cemaatine ait bir erkek yurdunda çekilmiş olduğu bilgisini sosyal medyadan paylaştı ve failin halen yargı önüne çıkarılmadığını hatırlattı.
  • Milletvekili Filiz Kerestecioğlu, Adıyaman Dumlupınar Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi’nde okuyan bir öğrencinin, okuldaki erkek öğretmenlerin cinsel saldırı girişimine maruz kalmasının ardından öğretmenlerin serbest bırakılmasını Meclis gündeminde taşıdı. Çocuğun emniyetteki ifadesinin ardından okul idaresi Yusuf U.’yu görevden aldı. Ancak daha sonra öğrencinin sosyal medya hesabından korkutulduğunu, şikayetinin geri çektirildiğini ve cinsel saldırıda bulunan müdür yardımcısı Yusuf U.’nun Milli Eğitim Bakanlığı tarafından göreve iade edildiğini öğrendik. Milletvekili Kerestecioğlu bunun üzerine konuyu Meclis gündemine taşımıştı.
  • Eğitim alanında öne çıkan haberlerden biri de Bursa’da bir okul müdüründen gelen “haremlik-selamlık” talimatı oldu. Bursa’da bulunan Mithatpaşa Ortaokulu Müdürü Haydar Akın, öğretmenlere mesaj göndererek kız ve erkek öğrencilerin ayrı sıralarda oturtulmaması talimatını vermişti. Bu talimata tepki gösteren Eğitim-İş Bursa Şube Başkanı Yeliz Toy, Bursa Valisi Yakup Canpolat’a müdürün görevden alınması için çağrıda bulundu. Ayrıca bu uygulamaya itiraz eden veliler öğretmenlere itiraz dilekçeleri gönderdiler. Bunun üzerine Milli Eğitim Bakanlığı okul müdürünü görevden aldı. Ayrıca İl Milli Eğitim Müdürlüğü’nün de Haydar Akın hakkında soruşturma başlattığı bildirildi. Ancak bu gelişmenin hemen ardından okul müdürünün tekrar göreve iade edildiği öğrenildi. Göreve iade üzerine Eğitim Bir Sen Bursa şube başkanı okul müdürünü destekleyen şu mesajı iletti: “Haydar Akın müdürümüz görevine iade edildi. Bir yanlıştan dönüldü. Başta Genel Başkanımız, teşkilatımız ile sivil toplum örgütlerimiz olmak üzere desteklerini esirgemeyen herkese çok teşekkür ediyorum.”

Ev içinde ya da aile bireylerinin işbirlikçi pozisyonda olduğu şiddet haberleri arasında ise şunlar göze çarpıyordu:

  • Uludere’de 15 yaşındaki bir çocuğun üvey annesi tarafından 8 yıl boyunca fuhuşa zorlandığı belirtiliyordu. S.A. ya tecavüz edenler arasında bölgedeki korucular da vardı, hatta bu koruculardan birinin AKP Uzungeçit Beldiye Başkanı’nın yakın koruması olduğu da ortaya çıkmıştı. Konu S.A.’nın Ekim ayında gebe kalması üzerine adli mercilere yansıdı. S.A., üvey annesi ve iki korucu hakkında 14 Mart’ta şikayette bulundu. S.A.’nın şikâyette bulunması üzerine üvey annesi B.A. ile birlikte Cengiz Aydemir ve Semyan Yıldız gözaltına alındı. Tutuklanma talebiyle mahkemeye sevk edilen B.A, Cengiz Aydemir ve Semyan Yıldız, Sulh Ceza Hâkimliği tarafından serbest bırakıldı. Yapılan itirazların ardından üvey anne B.A. fuhuş yaptırma gerekçesiyle, Cengiz Aydemir ve Semyan Yıldız ise “nitelikli cinsel istismar” suçlamasıyla tutuklanarak Şırnak T Tipi Kapalı Cezaevi’ne gönderildi. Savcılık, dosyaya kısıtlılık kararı getirdi.
  • Balıkesir’de, yatılı olarak okuyan A.Ç. isimli kız öğrenci hafta sonları gittiği halası F.A.’nın evinde, eniştesi O.A.’nın cinsel istismarına maruz kalıyordu. A.Ç.’nin telefonundaki yazışmaları gören arkadaşları, durumu öğretmenlerine bildirdi. Öğretmenlerin de durumu polise haber vermeleri üzerine Çocuk İzlem Merkezi görevlilerinin görüştüğü A.Ç. eniştesi O.A.’nın cinsel istismarına maruz kaldığını ifade etti. Bunun üzerine polis tarafından gözaltına alınan O.A. tutuklandı. A.Ç.’nin halası F.A. ise olayı öğrendikten sonra evden ayrıldığını ve boşanma kararı aldığını belirtti.

Bu dönemde, Türkiye’nin farklı yerlerinden oldukça küçük yaşlardaki çocukların istismara, cinsel saldırıya uğradığı pek çok haberle karşılaştık:

  • Urfa’nın Eyyübiye ilçesi Selçuklu Mahallesi’nde 5 yaşındaki bir çocuk, 35 yaşındaki Mehmet A. isimli erkeğin cinsel saldırısına uğradı. Saldırının çocuğun annesi tarafından fark edilmesi ve çevredekilerden yardım istemesi üzerine failin yakalandığı öğrenildi. İhbar üzerine olay yerine gelen polisler tarafından gözaltına alınan Mehmet A., mahalleden zırhlı araçlar ile çıkarıldı, mahkeme tarafından tutuklanarak cezaevine gönderildi.
  • Van’ın Başkale ilçesinde bir ilköğretim okulunda temizlik görevlisi olan Yavuz K., 2021 yılında, 6 yaşındaki bir çocuğa cinsel istismar girişiminde bulundu. Çocuğun olayı ailesine anlatması üzerine, Başkale İlçe Emniyet Müdürlüğü’ne Yavuz K. hakkında şikayette bulunuldu. Gözaltına alınan Yavuz K. 29 Eylül’de çıkartıldığı mahkeme tarafından tutuklandı. Bu süre zarfında Yavuz K.’nın yakınları aileyi tehdit etti. Aile tehditler nedeniyle ilçeyi terk etmek zorunda kaldı. Yavuz K. 29 gün sonra serbest bırakıldı. Fail hakkında açılan davanın ilk duruşması, Van 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yapıldı. Savcılık Yavuz K.’nin suçu işlediğine dair güçlü şüphenin bulunduğunu söyleyerek tutuklanmasını talep etti. Bunun üzerine mahkeme, Yavuz K.’nin suçu işlediğine dair güçlü kanıt ve şüphelerin olduğuna kanaat getirerek tutuklanmasına karar verdi.
  • Bolu’da E.B. adlı çocuğu cinsel istismara maruz bıraktığı için tutuksuz yargılanan S.M. (21), S.Y. (21) ve A.A. (20) hakkında 7 yıl sonra karar verildi. Olaydan 2 yıl sonra E.B. yaşadıklarını anlatmıştı, ailesi de savcılığa suç duyurusunda bulunmuştu. Bu süreçte Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi Adli Tıp Kliniği’nce E.B.’nin hafif zeka geriliği olduğu, sanık çocukların ise suçun anlam ve niteliğinin farkında oldukları yönünde rapor hazırlanmıştı. 7 yıl sonra görülen karar duruşmasında E.B., sanıklardan şikayetçi olduğunu belirtti. Sanıklar ise suçlamaları reddederek beraatlerini talep etti. Mahkeme heyeti, S.M.’yi ‘nitelikli cinsel istismar’, ‘özel hayatın gizliliğini ihlal’, ‘müstehcenlik’ ve ‘kişiyi hürriyetinden yoksun bırakmak’ suçlarından toplam 15 yıl 3 ay 10 gün hapis ile cezalandırdı. S.Y. de ‘nitelikli cinsel istismar’ suçundan 5 yıl 10 ay hapis cezası aldı. S.Y. için ‘özel hayatın gizliliğini ihlal’, ‘müstehcenlik’ ve ‘kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma’ suçlarından hükmün açıklanması geri bırakılırken, ‘tehdit’ suçundan beraat etti. Suçun evinde işlendiği A.A. hakkında ise beraat kararı verildi.
  • 14 yaşındaki bir kız çocuğu, okulunun yakınlarında 2 kişinin cinsel istismarına uğradığını ailesine anlatmış bunun üzerine aile, polise giderek şikayetçi olmuştu. Şikayetin ardından, Pertek Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturma başlattı. Çocuğun ifadesi sonrası başka çocukların da cinsel istismara uğradığı tespit edildi. 8 kişi, 2 çocuğa karşı “cinsel istismar” suçu işledikleri gerekçesiyle gözaltına alındı. Pertek Cumhuriyet Başsavcılığı’nın, başlattığı soruşturma kapsamında gözaltına alınan kişilerin tutuklanmasına karar verildi.

Son olarak devlet eliyle gerçekleştirilen şiddet vakalarına dair Newroz kutlamalarında yaşananlar göze çarpıyordu:

  • Diyarbakır’da gerçekleşen Newroz kutlamalarında 74’ü çocuk en az 298 kişi gözaltına alındı. Devlet skandal uygulamalara imza attı: çocuklar çıplak aramaya maruz kaldılar, çocuklardan kan örneği ve parmak izi alındı, iki yaşındaki çocuk, arama noktasından ulusal kıyafeti çıkarılarak çıplak olarak geçebildi vb. Gözaltına alınan çocuk sayısı dikkat çekiciydi: Newroz kutlamaları sonrası 5 yaşındaki ikiz çocuklar ulusal kıyafetler giydikleri için anneleriyle birlikte gözaltına alındılar. Diyarbakır Barosu Çocuk Hakları Merkezi, 19 Mart tarihinde Bismil ilçesinde gerçekleşen Newroz kutlamalarında ulusal kıyafet giyen 5 yaşındaki A.B ve E.B isimli kız kardeşlerin anneleri Zeynep B. İle birlikte polisler tarafından gözaltına alınmasına tepki göstererek ilgililer hakkında suç duyurusunda bulunulduğunu açıkladı. Sanal medyada hesaplarında çocukların ve annelerinin “suç şüphesi olmaksızın” gözaltına alındığı bilgisini paylaşan Baro, gözaltı gerekçesinin ise kıyafette bulunan “kesk ü soru zer (sarı-kırmızı-yeşil)” içerik olduğuna dikkat çekti.
  • 2 yaşındaki bir çocuğun da kontrol noktasında ulusal kıyafet giydiği için alınmadığı, polisin ‘ya çıkarırsın o şekilde girersin ya da giremezsin” dediği ortaya çıktı. Duruma tepki gösteren baba, “Ne olursa olsun Newroz’a katılacağız” diyerek çocuğunun elbisesini çıkarmak zorunda kaldı, küçük bebek babasının montuyla çıplak olarak arama noktasından geçebildi. Gözaltında ve kontrol noktalarındaki uygulamaların devletin kendi yasalarına da aykırı olduğunu belirten Avukat Mehdi Özdemir, “Hem mevzuata aykırı bir işlem yapıldı. Hem çocukların bedensel ve manevi unsur açısından kötü muamele oluşturacak şekilde bir işlem, cerrahi işlem gerçekleştirildi. Bu yönü itibariyle de savcının talimatı suç teşkil etmekte” dedi.