5 Kasım – 8 Aralık 2018 Gündem Değerlendirmesi

5 Kasım 2018 – 8 Aralık 2018 zaman diliminde Türkiye’den ve dünyadan toplumsal cinsiyet gündemiyle ilgili çeşitli haber ve yazıları 9 Aralık 2018 tarihindeki buluşmamızda ele aldık; ortaya çıkan tartışma noktalarını aşağıda paylaşıyoruz.

25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü

25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü, yapılan paneller, sosyal medya ve sokak eylemleri ile Türkiye’de ve dünyada görünürlük kazandı.[1] [2] Twitter üzerinden hashtag’ler ile gerçekleştirilen sosyal medya eylemine ek olarak  25 Kasım haftası etkinlikleri için sosyal medya üzerinden kadın örgütleri çeşitli çağrılar yaptı. Taksim’de her yıl gerçekleşen 25 Kasım gece yürüyüşü için yüzlerce kadın 25 Kasım günü Tünel’den Taksim Meydanı’na yürümek üzere toplandı. Tünel’de toplanan kadınlar çok kalabalık olmasına rağmen yürüyüş polislerin engellemesi nedeniyle gerçekleşemedi.[3] Yürüyüşün engellenmesinin gerekçesi yürüyüşe dair izin alınmamış olmasıydı. Böylece ilk kez 25 Kasım’da polis engeli sebebiyle yürüyemedik.

Geçtiğimiz yıl da Taksim’de polisler yine gece yürüyüşünü engellemeye çalıştı; ancak, engelleme çabalarına rağmen Tünel – Odakule İş Merkezi arası yürüyü gerçekleşti. Son iki yılda gittikçe kısaltılan rotanın, bu yıl da engellenmesiyle eylem çeşitliliğini arttırdığını söyleyebiliriz: Çeşitli gerekçeler ile engellenen yürüyüş gerçekleşmeyince Tünel’de toplanan kadınlar Taksim’in dört bir yanına dağılarak 25 Kasım bildirilerini okudular ve sosyal medyada paylaştılar.[4] Bu süreçte farklı mekanlara dağılarak bildiriyi okumak, 25 Kasım gündemini görünür kılmak açısından oldukça yaratıcı bir yöntemdi; ancak, Odakule’nin orada olduğu gibi bazı yerlerde bildiri okuyan kadınlara polis müdahalelerde bulundu.

Öte yandan, İstanbul’da kadın örgütleri sosyal medya üzerinden Taksim gece yürüyüşüne çağrı yapmış olmasına rağmen Kadın Meclisleri 25 Kasım günü Kadıköy’e eylem çağrısında bulundu.[5] Kadıköy’e çağrıda bulundukları eylem 25 Kasım gece yürüyüşü ile çakışmasa da Kadın Meclislerini genel eylemlerde ayrı bir ajandayla hareket ettiği belirtilebilir.

Nafakanın Kaldırılması Gündem Olurken Annelik ve Evliliğin Yüceltilmesi  Devam Ediyor

Kasım ayında çıkan haberler incelendiğinde, yapılan açıklamalar ile kadınların evlendirilmeye ve çocuk doğurmaya teşvik edildiği söylenebilir. Örneğin, doğumlara yapılacak para yardımı önplana çıkan haber arasındaydı. Öte yandan, aile kurumu ve aile  kurmanın önemi vurgulanırken nafaka tartışmalarının da gündeme geldiği görülüyor.

Öncelikle, kadınların daha çok çocuk doğurması teşvik edilirken kadın ve çocuk haklarının yasalarca daha fazla güvence altına alınmadığı görülüyor. Bu gündem, devletin programında ikinci sırada kalıyor. Örneğin, bu ay içerisinde Erdoğan’ın seçim sonrası gerçekleştireceğini söylediği 100 günlük icraat planında gerçekleşen vaatler arasında savunma, çevre ve şehircilik bakanlığı bütçelerinin çıkması yer alıyor. Buna karşın, kadın ve çocuk meseleleriyle ilgili vaatler gerçekleşmiyor.[6]

Öte yandan, yukarıda da belirtildiği gibi, uzun zamandır nafakanın kaldırılması konusu gündemde. Ancak, bununla ilgili AKP tarafından kesin bir hamle alınmadı. Bunun sebebinin kendi tabanlarından nafaka meselesi ile ilgili tepki almaktan korkmaları olabilir. Seçimlerden sonra nafaka konusunda hedeflediği kararları alacağına dair bir öngörüde bulunabiliriz.

Bununla beraber, AKP’li isimler tarafından yapılan “Regl hastalıktır.” gibi açıklamaların AKP’yi itibarsızlaştırdığı söylenebilir. AKP’li olup da bu açıklamalara tepki gösteren insanlar olduğundan da bahsedebiliriz. Örneğin, geçtiğimiz günlerde “Regl hastalıktır.” diyen profesör görevinden alındı.[7]

İslamileşmenin Eğitim Üzerindeki Etkisi

Dini tarikatların yurtlarında, Kuran kurslarında, ilk/orta öğretim okullarında ve liselerde yaşanan cinsel istismar ve şiddet vakaları günden güne artıyor. Buralarda yaşanan şiddetin kaynağı nedir ve nasıl engellenebilir?

Öncelikle, dini tarikat yurtlarında güvencesiz bir ortam olduğu aşikar zira devlet tarafından herhangi bir güvenlik protokolü uygulanmamakta. MEB onayıyla açılan tarikat yurtlarında yaşanan olaylarda hem devlet hem de söz konusu tarikat sorumlu hale geliyor. Yurtlarda bu tür cinsel şiddet ve istismar olaylarının yaşandığını bilen ebevenylerin, çocuklarını neden hala bu yurtlara gönderdiği bir soru işaretin. Bunun bir nedeni yapılan maddi yardım olabilir. Öte yandan ebeveynler, bir bela olarak gördükleri kız çocuklarını gerekli eğitimi almaları için bu yurtlara gönderebiliyor.

Bu noktada feministlerin bu şiddete karşı alacağı en önemli hamlelerden biri eğitim oluyor. İlk/orta öğretimlere, liselere ve üniversitelere taşınabilecek, MEB’in sakıncalı görüp engel olamayacağı seminerler oluşturmak gerekiyor. Bu seminerlerde cinsellik eğitimi vermek, neyin cinsel istismar ve şiddet olduğunu açıkça belirtmek ve çocukları/gençleri güçlendirmek en önemli hedefler olarak belirtilebilir.

Eğitimin üniversite ayağında ise farklı tartışmalar mevcut. Geçtiğimiz yıl Barış Akademisyenlerine açılan davalarla beraber pek çok akademisyen emekli olmak istiyor. Bu durum eğitim alanında değişime ve dönüşüme inanan, öğrencilerdeki farklı potansiyelleri açığa çıkarmayı hedefleyen akademisyenlerin bu alandan çekilmesine neden oluyor. Öte yandan, düşünmeye, tartışmaya iten akademisyenlerin eğitim alanından çekilmesi ve gittikçe İslamileşen eğitim müfredatı, öğrencilerin nasıl bir ortamda yetişeceklerine dair bir soru işareti oluşturuyor.

Akademide baskıların arttığı, akademisyenlerin kendilerini bu ortamdan geri çektiği, ifade özgürlüğünün olmadığı bu dönemde akademiyi koruyabilmek amacıyla alternatif olarak neler yapabileceğimizi tartışmak önemli görünüyor. Böyle bir dönemden geçerken hangi değerlerimizin korunması gerekiyor? Bu sorudan hareketle alternatif yöntemler bulmalı; alternatif örgütlenme ve eylem yolları düşünmeliyiz. Örneğin Afganistan’da kadınlar sert koşullar ve baskı karşısında mücadele edebilmek üzere hep beraber dil öğreniyorlar. Kadınların bu uğraşının çok değerli olduğunu söyleyebiliriz; çünkü, dil öğrenmek hem dış dünyayla iletişim kurmalarının bir aracı oluyor, hem de kötü günler geçtikten sonra ellerinde bir şey kalmış oluyor.

Şule Çet Davası ve Şiddet Haberleri

Şule Çet davası, bir kadın cinayetinde adaletin nasıl işletildiği ve kamu ilgisinin nasıl örgütlendiği konusunda birtakım tartışmalar barındırıyor. Bilindiği üzere ilk aylarda Şule Çet’in ölümü bir cinayet olarak ele alınmayıp, Şule’nin intihar ettiği söyleniyor. Çet ailesinin sosyal medya üzerinden başlattığı kampanya ile bunun bir intihar değil, cinayet olduğu duyuluyor ve sanıkların sorgulanma süreçleri başlıyor. Bu süreçte çeşitli tanıklar dinlenip, Şule Çet’in bilgisayar kayıtları, telefon görüşmeleri ve mesajları inceleniyor.[8] Soruşturma devam ederken sosyal medyada Şule Çet hakkında karalayıcı yorumlar yapılıyor; bu yorumlardan en çok dikkat çekenleri Şule’nin intihar eğiliminde olduğunu vurgulayanlar. Bunlarla beraber, 6 Şubat tarihinde sanıkların yargılandığı ilk dava gerçekleşti. Sanıklar, suçlamaları reddederken dava 15 Mayıs 2019 tarihine ertelendi.[9] Gelecekte bu tür vakaların ve haberlerin kesilmeyeceği aşikar. Ancak bu tip vakaların görünür olması, tartışılması, olayın deşifre edilmesi önemli bir noktada duruyor.

Sarı Yelekliler Hareketi

Fransa’da Kasım ayında akaryakıt zamlarını protesto etmek amacıyla başlayan Sarı Yelekliler Hareketi Fransa’nın birçok kesimine yayıldı. Bir halk hareketi olarak başlayan ayaklanmanın sağ görüşlü vatandaşlar tarafından desteklendiği, sol kesmin eylemlere daha sonradan dahil olduğu söylenmekte. Aynı zamanda hareketin henüz üst sınıflar tarafından desteklenmediği belirtiliyor, ama aynı zamanda halkın %80’inin desteğini aldığı da söyleniyor.[10] Bu farklı bilgiler ışığında, hareketin dinamiklerini analiz etmek için henüz erken olduğunu görülüyor. Ancak bu ayaklanmanın, öncesinde biriken diğer olaylar nedeniyle büyük bir halk hareketine dönüştüğü söylenebilir. Örneğin, Fransa, zenginlerden vergi alınarak kurulmuş bir devletken şimdi çalışanlara yüklenen; vergilerin ekonomik olarak alt sınıfta olan insanların üzerine yıkıldığı, göçmenlere yönelik ırkçı politikaların olduğu bir devlete dönüştü. Aynı zamanda Macron, kendisi seçilmezse sağcı Marine Le Pen seçileceği için insanların oyunu almış, aslında zorla seçilmiş bir başkan. Macron’un bu konuda mantıklı adımlar atamaması zaten sağa kaymış Avrupa’yı daha da sağa çekecek gibi duruyor.

Cinsel Şiddette/İstismarda Bulunmuş Sanatçılar

Son dönemde Ece Ayhan, Cemal Süreya, Pablo Neruda gibi ünlü edebiyatçıların ve Bernardo Bertolucci gibi ünlü yönetmenlerin isimleri taciz/tecavüz ve şiddet vakalarıyla gündeme geldi.[11] Bu ünlü sanatçılara ve bu sanatçıların eserlerine karşı nasıl bir feminist tavır geliştirileceği tartışma konusu. Bu tür vakalara karışmış sanatçıların eserlerini bir şekilde ele aldığımızda (film gösterimi, aktarım, edebiyat tartışması ve benzeri etkinliklerde) sanatçıların vukuatlarını tartışmadan geçmememiz gerekiyor. Bu kişileri anarken, sadece onların sanatlarını ve yeteneklerini yüceltmek değil uyguladıkları şiddeti de tartışmak önemli bir noktada duruyor. Böylece sanatçının eseri hem sanatçısının ideolojisi ve eylemleri doğrultusunda hem de kendi sanatsal çerçevesinde değerlendirilebilir. Öte yandan bahsi geçen isimler, şu an yaşamayan, yani vukuatları hukuksal bir zeminde değerlendirilemeyecek kişiler. Eğer yaşayan bir sanatçı bir cinsel şiddet ve istismar suçuna karışırsa kitabını almamak, filmini izlememek gibi tavır geliştirilebilir.

[1] 25 Kasım’da Şiddete Karşı Ses Verecek Kadınlar Twitter’da Buluşuyor, 9 Kasım 2018. http://sendika63.org/2018/11/25-kasimda-siddete-karsi-ses-verecek-kadinlar-twitterda-bulusuyor-517175/

[2] Gücümüz ve Söyleyecek Sözümüz Var, 23 Kasım 2018. http://yeniyasamgazetesi.com/gucumuz-ve-soyleyecek-sozumuz-var/

[3] Erkek Şiddetini Protesto Eden Kadınlara Polis Müdahalesi, 25 Kasım 2018. http://yeniyasamgazetesi.com/taksimde-kadin-yuruyusune-mudahale-kadinlar-bekleyisini-surduruyor/

[4] Taksim’de 25 Kasım Yürüyüşü Yapılamadı, Polis Gaz Sıktı, 25 Kasım 2018. https://m.bianet.org/bianet/kadin/202923-taksim-deki-25-kasim-yuruyusu-yapilamadi-polis-gaz-sikti

[5] Kızları Katledilen Aileler Alanlara Çağırdı, 18 Kasım 2018. http://yeniyasamgazetesi.com/kizlari-katledilen-aileler-alanlara-cagirdi/

[6] Erdoğan 100 Günlük İcraat Planında Kadın ve Çocukları Unuttu, 14 Kasım 2018. https://kazete.com.tr/haber/erdogan-100-gunluk-icraatinda-kadin-ve-cocuklari-unuttu-58107

[7] “Regl Olmak Hastalıktır” Diyen Profesöre Göre Laiklik Gericilik, 4 Aralık 2018. https://kazete.com.tr/haber/regl-olmak-hastaliktir-diyen-profesore-gore-laiklik-gericilik-58261

[8] Şule Çet’in İntihar Eğilimi Yoktu, 6 Kasım 2018. https://ekmekvegul.net/gundem/sule-cetin-intihar-egilimi-yoktu

[9] https://www.bbc.com/turkce/haberler-turkiye-47132223

[10] Sarı Yelekliler Üzerine Gözlemler, 4 Aralık 2018. https://www.birgun.net/haber-detay/sari-yelekliler-uzerine-gozlemler-238933.html

[11] https://www.gazeteduvar.com.tr/yazarlar/2018/11/27/neruda-bertolucci-sanatci-baba-sevgili-tacizci/